30 Kasım 2017 Perşembe

MUTLULUK


MUTLULUK

Çöl sıcağında
Ayaz yalnızlığımın yoldaşı
Güneş gibi parlak
Ay kadar güzel gizemli
Geceden sessiz
Günden mavi
Dünden yarın
Yarından erken gelenim

Ağlama geçmiş hatalara
Kesip savurdun mu bir tutam saçlarından
Kederin rüzgarlara yüklenir
Yüklenir de denizlere salınır

Üzülme
Odur ki ummanlar
Temizler tüm kötülükleri
Söker pasını kara yağmurların
Titrek sesimizden

Bir çiçek
İlle de bir kök papatya
Dal verir yolumuza
Mutluluğumuz olur gecenin karasına
Ellerimiz daha bir kenetlenir
Gözlerimiz "belki de ilk defa"
Islanır sevinçten

Ve biz
İki can yürek
iki mahzun sevda
Daha bir severiz birbirimizi
Akar gideriz zamanın ötesine

Ünlenir umudumuz
Ağzında kızıl bir şafağın
Nefes dolusu yaşamak kalır bize
Bir de mutluluk ekmek
Ovalara denizlere dağlara
Ve bulutlara

zaferakarsu**

SESSİZİM


SESSİZİM

Savruldu yapraklar esen rüzgarlardan
Yağmurunda kimsesiz bulutların
Gittiler yuvadan göçmen kuşları gibi
Uçtular ayın durulduğu karanlıklara

Bin yıllık çınar dağıtmıştı saçlarını
Vurulduktan beri bu ılık meltemlere
Saklanacak bir şeyler var bu gecede
Paslı çığlıklar çaresiz yakarışlar

Yangınım ben sabahı yakan güneşe
Sararan vadiye dumanlı dağlara
Tenhada açan o yalnızlık gülüne
Gülüşünde ne kokular açan hüznüne

Oysa mutlu olmak ne yakışırdı sana
Ve ne yakışırdı sana beni sevmek
Sen nerelerde kaldın benim sessizim
Çok sevgiler hak eden benim dilsizim

zaferakarsu**kasım14

29 Kasım 2017 Çarşamba

YILLARIN YÜZÜ



YILLARIN YÜZÜ

Bulutlar karası
Göğün dibinde
Gölge var
Zamanı belirsiz
Öfkeli bir gece seyrimde
Ne uykuları vuran yağlı kurşun

Şafakta kırılmış güneş
Bir kızıl
Soluk kesik bağrımda
Hasret yanık
Havada veda kokusu
Havada gözyaşı
Yürüyorum
Kulaklarım çınlayan gün sesi
Yol kararıyor gök yarılıyor

Ve rüzgarın elleri
Kırık yağmur damlaları
Saçlarımda hüznü
Umut törpüsü zamanlar
Tiz sesli bıçak kesikleri
Yarasında
Kaybolmuş yılların yüzü

zaferakarsu**

27 Kasım 2017 Pazartesi

GEL SEN



GEL SEN

Sen evet sen gül yüzlü mor gülüşlü
Çok yılları vehmetme kendine
Mesele yüzündeki maskeyi çıkarmanda
Hele bir çıplak ol gel/sen karşıma
Bakalım/ sen seni tanıyacak mısın

Uzun insanların içinde kalmışım
Büyük düşüncelerle boş bir sokağa
Aleme meydan okuyan ve göklere
Hele bir yağmur ol gel/sen toprağa
Görelim/ sen seni yıkayacak mısın

Bir çiçek versem dalında ama
Kaç güzeli pay edersin rengine
Üste bir dal zeytin koysam uzatsam
Hele bir güneş ol gel/sen dengine
Bilelim/ sen seni boyayacak mısın

Bana bir düş versen eller kınalı
Hiç kurulmamış şöyle gözler sürmeli
Cümle yargılardan arınmış legal
Hele bir karar ol gel/sen ilâma
Susalım/ sen seni asacak mısın

zaferakarsu **

26 Kasım 2017 Pazar

AH AYRILIK



AH AYRILIK

İlk'in sevsem solarsın
Yazın desem kurursun
Sen son/baharsın
Zemheri ayazına koşarsın
Ah ayrılık
Kaç mevsime böleyim seni

Ne zamanlar kırılır içimde
Başımda yıl tozları
Günden güneşten artan
İçimde sen rüzgarları
Bulutları göğünde tartan
Ah ayrılık
Kaç türküye böleyim seni

zaferakarsu**

AŞK SÜRÇMESİ


AŞK SÜRÇMESİ

Zor konuşuyordu
Diline sürçüyordu kelimeler
Sesten hızlı büyürken zaman
Alnında kanıyordu teri

Çoktan unuttuğu
Sevda ateşini
Yakarken kalbine
Gök'ün bulutlara dua tuttuğu
Ham sabahlara akın
Kavruk bir gecenin külünde

zaferakarsu **

K /AÇ SESLİ BİLGELER



K /AÇ SESLİ BİLGELER

Bir kitap gibiydik
İlk açımı hayatın
İlk sayfadan bir cümle
Düşlerimiz kirlenmemiş mavi
Çocukça bir gülüş gülden kırmızı
Göz aklarımızda yanan

Sonra öğrendik mevsimleri
Hasreti hüzzamı yalanı
Zeki bir deli gömleği giyindik
Bütün renklerin kiriyle aklandık
Göğüste kırılmamış cam koymadık

Şimdi k/aç sesli bilgeler olduk
Bitirmeden kitapların özünü
Her şeyi bilen aslında ne cahil
Tepemiz topak topak bulutlar
Kirpiklerde timsah yaşları
Berrak değil ama
Dişi bir şehvetle kıvrım kıvrım kıvranıyoruz
Güneşin gölgesinde bir yalım

Ve insanız dedikçe tükeniyor insanlığımız
Çın çın kulaklarımızda çocuk gülüşlerimiz
Hafiften kanıyor sözlerimiz bir utanç
Söylenecek yalanların ecelsiz ayıbına

Biz insanlar k/aç sesli bilgeler
Her şeyi bilen sevgi yoksulu ama
Cehennemsiz ölümlerin yalancısı
Makyavelist felsefenin yılmaz savaşçıları
Çıkar temelli acımasız bir umarsızlıkla
Umutsuzluklar bırakarak doğmamış sabahlara
Ellerimizde dilden kalan kan kırıkları

zaferakarsu**

YEMİN-İ SUSKU



YEMİN-İ SUSKU

Cehennemim kalbinden haykırır sesim
Yokluğunda kavrulup tükenir nefesim
Bin kez ölür can ayrılık düşünce nefrete 
Bin kez doğar sana olan aşk-ı hevesim

Kaç eskimiş yalnızlıklar yaşadım sende
Baldıran zamanlarda ne yar'lar üstünde
Mavi yorgunluğu sızlar yorgun tenimde
Bu şişman ve arsız ülkenin Mayıs kentinde

Kimsesiz umutlar erittim cam kazanlarda
Çok yılların ortasında ve köşe başlarında 
Ey göklerin taranmamış saçları rüzgarlar
Kırın kanatlarınızı ne dağların taşlarında

Ola ki kapıları açılsa bir bir önüme cennetin
Suskum yemindir öze bıçak keser sözümü
Yansısız aynalara dökülür yüz-ü hiddetin
Kimselere vermem kör olsam dahi gözümü

zaferakarsu**

DÜŞ GERÇEĞİ



DÜŞ GERÇEĞİ 

Dalda ki yaprak su tutmuş 
Sabah çiy'i saydam damla
Duru bir saflık 
Gecenin açanı gün ateşi

Yolda ki rüzgar yanık sesli
Loş akan günler sessiz bulut
Öyle kuru öyle ıslak
Toprağın hasreti su yangısı

Ormanda yılan çatal dil
Kav atmış ömür taze yaşam
Ürkek soğukluk
Sıcağın duşu tırs korkağı

Zamanda umut gün rengi
Hoş bulmuş el sıkı toka
Güneş saati 
Özgürlük vakti düş gerçeği

zaferakarsu**

HAYAT DÖNMESİ



HAYAT DÖNMESİ

Bulutlar bilmez mi
Hasretlik türküleri
Gözlerde büyüyen hüzünler
Yürekte eriyen ıslaklık
Ve unutmak sancısı 
Güneşin yanıp sönmesi

Akşamlar gülmez mi
Yalnızlık şiirleri
Dillerde inleyen dizeler
Sözlerde vurulan özlemek
Ve sarılmak tutkusu
Denizin gidip gelmesi

Sabahlar utanmaz mı
Sensizlik uyanışları
Ellerde kanayan çiçekler
Saçlarda kırılan parlaklık 
Ve ayrılık vedası
Hayatın kendi dönmesi

zaferakarsu**

23 Kasım 2017 Perşembe

YİTİK SEVDA-Zafer Akarsu




YİTİK SEVDA


Düşlerimi yasladım dağ yangınlarına

Dalgınlığım asılı kaldı günbatımlarına

Son yağmur da düştü gözpınarlarıma

Bu kavganın mağlubuyum sanki



Hüzün saklı bu köhne sokaklarda

O şarkılar seni anlatmıyor bana

Utanır kendinden acemi ömrüm

Yüreğim yoruldu ezbere aşklardan



Gideceğim bu viran şehirden

Ellerimde bir nefes İstanbul

Suskunluğum bağıracak isyanımı

Sevmenin sabrı öğrettiği yerlerde



Bu kentte arama yitik sevdamı

Hasreti sar kağıda tütün yerine

Hüzün düşer geceye yıldızlardan

İlk bakışın kalsın bana yadigar



ZAFER AKARSU


21 Kasım 2017 Salı

GÜNEŞE SELAM



GÜNEŞE SELAM

Söyleyin güneşe gelsin
Rengini tutmak istiyorum gözlerimde
Giderken küskün vedaların ardına
Suskun bulutlar atıyla
Düşlerin karardığı sessizlikte
Demir duvar dört yanda

Bakmak istemiyorum geriye
Cümle anılarım tutuşur
Söyleyin papatyalara
Sarı beyaz taç yapraklara
Açmasınlar aşkı yalanlara
Salınırken mavi sabahlara

Havada hicran hava pas kokusu
Yürekte yas yürek ricat borusu
Ve can sızısı göz kapatması
Susuz ruhumun başına yağan
Kan yağmurları beter-i boran
Değmesin kimse kara hüznüme

Var mı bu şehirin kitabında
Sevdasından ölümü doğuran
Toprak bakışlı vedalara ışık gömen

Uyurum şimdi hiç uyanmadan
Otlarda ağaçlarda tohum tutarım
Ve umudum şarkılarda gün açar
Kuraklıklar içinden sisi yararak
Sesim kanar serseri sokaklara
Güneşi yontarım el tırnak tel tel
Serperim al'ını kör pencerelere
Köşe başlarında ne sevinçler içi
Ki açılsın gözlerim yeni sevmelere

Söyleyin güneşe gelsin
Benliğim hazır buz ateşinde yanmaya

zaferakarsu**

İÇSEL BİR GEZİNTİ V



İÇSEL BİR GEZİNTİ V

aşkın cinsiyeti var mı acaba
dişi midir erkek mi
ya da soğuk mudur sıcak mı
rengine kırmızı derler ama
her yeri kara değil mi sevdanın
bir hafif meşrep söylence mi yoksa
ayakları yerden kestiği
başı bulutlara d/eğdirdiği doğru mu
güzellikten mi gelir aşk
insanın içinde midir de
alakasız biri keşfeder onu
ilk kim bulmuştur
ilk aşık kimdir tarihte
ilk bahardan başka mevsimde olmaz mı
neden hep yağmurdur gönül bahçelerine
bir tarifi var mı
yenir mi içilir mi
nadasa bırakılınca hala aşk mıdır
her sabah yeniden mi doğar
sadece kalpte mi yaşanır
beynin bir işlevi ne bu durumda
gözler görmeden kokuyla mı aşık olunur
yalnızlık üzerine ne düşünür fikri nedir
ta kendisi mi yoksa yalnızlığın
güven aşkın temelidir neden
aşk iyi mi kötü mü
anlatılabilinir mi,yaşanır mı yoksa
gözlerde mi başlar sözlerde mi
esnek midir yere düşse kırılır mı
düştüğü yer bundan gocunur mu
gözlük kullanır mı mesela
her şeyi bilir mi her şeye kadir mi
uzaydan mı gelmiştir
yoksa dünyada zaten var mıydı ezelden
ticareti yapılır mı konvertibıl mıdır
paritesi kaç aşkın
karşılıksız çıkar mı
tahsile mafyaya versen mümkün mü
zoraki olur mu
pazarda bakkalda süper markette satılır mı
metresi kilosu litresi kaça
kaç mega bite hafızası
yedeklenir mi
ele avuca sığar mı
seyahat eder mi sık sık
gerçekten gözü kör mü
mutlusu var mıdır
diğer adı hüzün mü
hayvanlara bitkilere de sirayet eder mi
aritmetik bilir cebir kullanır mı
faşist midir komünist mi
ehliyeti var mı araba sever mi
acıkıp yemek yer mi
nankör müdür doyunca teper mi
narsist midir yoksa mazoşist mi
gözden ırak olunca gönüle ne der
tadı var mı tatlı mı tuzlu mu
ve yitik bir zaman mıdır aşk
ve neden
aşk hep geç kalan mı...

Zafer AKARSU

İÇSEL BİR GEZİNTİ IV


İÇSEL BİR GEZİNTİ IV

kapat gözlerini karanlığa bırak kendini
belki düşündüğün kadar kara değildir
............
Yürü içine gaip seslerinin
sarıl o modüllü çatlak sesine
sussan bile yankılanır sesin dağlarda
lal olmuş çavlanlar misali
öksüz kuşların öldüğü yerlerde

Terk et bütün nimetlerini aydınlığın
gömül göz kapaklarının sessizliğine
beynin loplarında bir keşif seyahati belki
ve öz suyunun pınarında yani yürekte
intiharlar yaşasın mazin o kızıl şimşeklerle
bırak görmesin gözlerin kör olsun şavkıyla
renkler tonunu göstersin gün doğumlarına
sen bilirsin zaten göğün yedi rengini ton ton
gök denizler ve yeşil ormanlar üzerinde

Ve o derin karanlığında uykuların
çıkar elbiselerini geçmiş anıların
hangi rüzgarın getirdiği bilinmeyen
karabasanları tek tek yok et düşlerden
yitir eski kendini yeni benliğinde
en baştan başla hayata bir b/akış
ırmağın denizine kavuşması gibi
unut bütün acıları ayrılıkları hüzünleri
yıkıyarak

O zaman işte o zaman
yeni bir hayat filize durur göğsünde
gözler açılır gülümser dudaklar
öpüşler büyür eller kenetlenir
ve aşk yeniden doğar karanlıklar içinden
bir unutuşla başlar mor gülüşlü sabahlar yeniden...

Zafer AKARSU

19 Kasım 2017 Pazar

KIRMIZI GÜLÜŞLÜ KIZ



KIRMIZI GÜLÜŞLÜ KIZ

Salınarak sakınmadan yürürdü
Bir uçurumun kıyısında gibiydi
Belliydi / acıları yüreğe çökmüş
Sağ eli göğsünün solunda
Yemin eder gibi konuşurdu
Kederi ve hüznü gözlerinden akardı
Öyle uzaklaşmış ki kendinden
Mutlululuğun yalın halinde bile
Gün sürerdi geri gelmesi
Yine de kırmızı gülerdi akşamları
Adı Yeter'di
Kadere isyan hınçlı
Suskusu
Geceden beterdi

Saçlarını rüzgara dağıtırdı
Ellerimi tutar derinlere dalardı
Bazen ağlardı
Gözlerini doldururdu gözlerimin içine
Zamansız bakardı
Yüzümü okşar okşardı
Aniden sarılıp öylece koklardı
Sonra içine cekerdi sigara gibi
Kırmızı gülerdi akşamları
AdıYeter'di
Az konuşur çok öperdi

Hiç anlatmadı bana geçmişini
Hiç bilmedim
Üstüne varmadım
Güzel kadındı
Kimine hanımefendi
Kimine göre fahişe
Ben hiç bilemedim hangisi
Bana göre insandı

Çelik gibi soğuk bakardı
Bazen boş bulunup bir hoş bakardı
Bir kere denk geldim o bakışa
Bir sızı işledi içime
Kafam karıştı / mutlak aşk

Üç ay kaldı bende
Çok yemekler yedik birlikte
İçkiler içtik
Rakı severdi susuz giderdi
Arada sırada ah çekerdi
Bir derin nefesin duldasında
Sonra susardı
Adı Yeter'di
Kırmızı gülerdi
Gülüşüne hüzün asardı

Bir gün "anlatacağım" dedi
"Bütün her şeyi"
Dediği günün ertesi
Kayboldu ortadan
Hiç bir şey demeden

Eski bir resimde buldum
gerçeği
Yanından hiç ayırmadığı
Şiir kitabının içinde
Yüzleri sararmış iki çocuk resminde
Uzun yıllarla yaşlanan
İkimizin resminde
O benim ilk aşkımdı
Şiirler yazdığım
Uğruna ne kavgalar ettiğim
Çocukluk aşkım
Ben de onun tabi

Derler ya "dünya başına yıkılır insanın"
Öyle de oldu
Yıkıldım çöktüm dağıldım savruldum
Adı Yeter'di
Beyaz bakar kırmızı gülerdi

Şimdi yollarda ve yıllarda onu arıyorum
O'nlu gözlere bakıyor
O'nlu kokularda duruyorum
O'nca içiyor
O'nca yaşıyorum
Ben de artık kırmızı gülüyorum akşamları

Adı Yeter'di
Beyaz bakar
Kırmızı gülerdi
Suskusu
Ölümden beterdi

zaferakarsu**

PAPATYA ŞİİRİ



PAPATYA ŞİİRİ

Ah papatya ah
Sarının beyaza nazı
Cümle arıların bahar sazı
Sabırlar çağırırken yazı
Yatar gecesine sert rüzgarlara dik
Kırık kalpler hüznüyle
Kırların kor ayazına aldırmadan
Sen gibi onurlu
Sen gibi şiir

Ah papatya ah
Kokusu gökleri boyayan
Kır çiçeği gelincik yoldaşı
Güneşi müjdeleyen mutluluk
Dağlara ovalara güzellik
Oynaşırken şafakla
Bulutların kükreyişine aldırmadan
Sen gibi inançlı
Sen gibi şiir

Ah papatya ah
Seviyor sevmiyorun falı
Sevdanın yaban gülü
Mevsimsiz ayrılıklar günahı
Narin ve kırılgan düşler umudu
Taşarken şarkılarla bir haykırış
Paslı yağmurlar seline aldırmadan
Sen gibi devrimci
Sen gibi şiir

zaferakarsu **

16 Kasım 2017 Perşembe

SEVDA DİLİ



SEVDA DİLİ

Ey yar
Türk/ce mi seviyorsun 
Kürt/ce mi
Sevdanın dil'i olur mu
Hasretin ne'ce
Arap/ca Rus/ca 
İngiliz/ce Fransız/ca
Söylesene 
Bu ayrılık ne'ce

zaferakarsu**

İNFAZ



İNFAZ

Ah yar yine celallenmiş gözlerin
Bakışların yüreğe nişanlı tüfek 
Dudakların emniyetsiz bir tetik
Sözcüklerse yağlı kurşunlar gibi
Ruhumun infazı ne kolay

zaferakarsu**

AYRILIK İSYANI



AYRILIK İSYANI

Gidince gönülden gözünün nuru
Çoğalır dünyanın gamı kederi
Kurumaz yanağının o ilk yağmuru
Kaç yürek ki bir ayrılığın ederi

Bilinmez sebepler yüklenir geceye
Halbuki günde bilenir vedaların gideri
Kelepçe tutmaz bilekler bağlanmış
Sözcüklerse karanlığa yazılmış

Ey ruhun ve bedenin ölü yıkayıcıları
Ey aşk yoksunu cansız büyücüler
Korkmayanlar Eros'un oklarından
Ey gösünden duman tüten ateş
Kıskançlık şamarını yüzlere indiren
Hangi ayrılıktan zevk alırsınız
Hangi mutsuzluk daha keyiftir size

Ve hangi Tanrı'nın buyruğudur
Bu hicran bu kurumuş gözyaşları
Gidin artık bu diyardan
Kanatmayın gülüşlerini kuşların
Dilsiz sabahların çığlığıyla
Düşün yakalardan gidin uzaklara
Bahar günleri tomurcuk daha
Gelincikler papatyalar ve ötekiler

zaferakarsu **

SON KARE IŞIK



SON KARE IŞIK

Mistik bir akşam işliyordu üstümüze
Gündüzü tüketen bulutlar solgun
Adı konulmamış bir havanın sesi
Tuz basıyordu gözlerimize denizlerce
Bir serçe son kurunu yapıyordu dişisine
Belki de hüznümüze inat arsızca

Günahlarla yüklü son vapur
Geçmemişti karşıya daha
Güneşin son demleri ağlamaklı
Yedi Tepe'nin en tepesinde kırılıyordu
Anason kokulu balıklar can derdinde
Kelli göbekli adamlar arslan gibi aç

Biz yoktuk içi boşalan bu şehirde
Çaresizlik bile çaresizdi hiçtik biz
Susuz bir yaz gibi yangın içimiz
Hem kaderine hem kederine suskun
Eller yumruk bileli bıçak keskini
Ne ki bir yenilgi bu umut yoksunu
Teslim olunmuş çoktan ilk ağrısına kışın

Şimdi gitmek zamanı gecenin bir boşuna
Yorgunluğu yaşamak uzak sessizlikte
Ya da son karesini yudumlamak ışığın
Umuttur döllemek seher-i sabaha bir yel
Ölümden önce tek satır vasiyet dünyaya

zaferakarsu**

İÇ RENGİ



İÇ RENGİ 

Gün büyüdü
İçimde bir renk
Gölgesi güneş perçemi 
Sen gibi mavi
İstanbul kadar

zaferakarsu**

GÖZ KIZGINI



GÖZ KIZGINI

Küçükten giymişim göğün renklerini
Üstüme bir kefen 
Kimsesiz dualarla kuşanmışım isyanı 
Ellerime kör kılıç
Çalsan kesmiyor vurmasan tende kanıyor

Bulut topağı kirpikler 
Tuzunda yağmurun
Hüznün savrumları 
Yusufçuk aymazı
El kadar kalbin 
Arza sığmaz sevdası
Göz kızgını bakışlar mağlübu gidişler

Ne gariptir en farklıyken/ herkes olmak
Sesten sessize düşmek/ çok yıllar çığlığı
Uzak sevmekler payı/ ak göğüs yerini
Yol yorgunu gideri sebepsiz susmaklarla
Silerken yanaklardan gözyaşı terini

zaferakarsu**


GECENİN ELLERİ



GECENİN ELLERİ

Kırılır renkleri güneşin
Denizin düzünden beri
Bir dolunay sarar toprağı
Büyülü yakamozlar yıkar gözleri
Gecenin elleri soğuktur şimdi
Serinler göğün ışıkları bir bir
Kanatarak incinen bağrımızı

zaferakarsu**

10 Kasım 2017 Cuma

DOYUMSUZ



DOYUMSUZ

Çünkü 
Az gelir 
Bu rüzgar bu dağa
Az gelir 
Bu yağmur bu toprağa
Az gelir 
Bu yeşil bu yaprağa
Bunca kuraktan sonra
Göğe açılan bir sap buğdaya
Az gelir bu güneş

Yeri var mıdır kitapta
Dünden gelen yarına giden 
An'da gecenin ortasında
Sevdasına kanayan bir sevdanın 
O karanlık nehrine akmasının

zaferakarsu**

9 Kasım 2017 Perşembe



Bir yar sevdim ezelden
Gözleri elaydı
Bakışı bela
Bundandır dokunmadığım
Yediveren güle

zaferakarsu * *

İÇSEL BİR GEZİNTİ III




İÇSEL BİR GEZİNTİ III
I
Sus susabilirsen karanlığın içine
Boş verip o uykuya gömülmüş hayata
Umudunu çiğneyen detone ayakların
Hoyrat ritimli bir cümbüş sesine
Çöz çözebilirsen sırrı hikmetini
Karanlık içindeki ayın sarı dansının
Adını işini zamanı televizyonu gazeteleri
Sevdaları gülüşleri at klozete
Çek sifonu / bolca su
Sonra sifonu da at klozete
Ne bulursan klozet yallah
II
Çıplak gelmedik mi dünyaya
Denizlerde büyüyen
Karaların üstünde
Hayallerimizi vurmadık mı can evinden
Kan sıçramadı mı çığlığımıza
Gözlerimiz açık susarken küflü ekmeğimize
Yüzü bağlanmış adalet terazisinin
Zulmü ağır basan
Kadınının narin ellerine
III
Ağır abiler baba mafyası
Siyah giyen adamlar
Güçlü silahlar
Nato / Varşova Paktı kaldıysa ne
Bölgesel vuruşlar küresel ısınış
akşam güneşinde
Masum sarılış / kandırılmış kız
sonsuz arzular
Bencil aşık acemi oğlan
Gecede olgunlaşan düşler şaşkını
Ve genç bir yalan
Daha gün yüzü görmemiş
Örselenmiş gençliğimizin pembe dizileri
IV
Belki de alın yazısı
Kitapların ilkinden bu yana
Zata mahsus bir din gelir mi acaba
Tapusu sende olan
Bir arsanın kuytusuna
Tozlu ve paslı ışıklar içinde
Bir ulvi yakarış
Afili bir mabed kursak
İkonlar / freskler bezeli
Kabul görür mü çevre eşraftan
V
Sus susabildiğin kadar
Kutsal evinde tanrılara çok nefes
Kim ne diyecek tanrı senin tanrın
Sunaklar senin kurbanı sen
Dualar senin amini sen
Yağmurlar senin çamuru sen
Çık çıkabilirsen dize kadar batmadan ama
Bırak bırakabilirsen gözlerini
Ufku vurmuş bir gemiyle
Zamanın bittiği sonda
Kurşun hedefe vardığında
Zarların düşeş geldiğinde
Akıl başa indiğinde
Çeşmeye su geldiğinde
Kapat kapatabilirsen vanasını musluğun
Hele bir dene en kolayından
Bir güzelin kollarında sevilirken
VI
Gir girebilirsen önünde mezarlık
Islıksız türküsüz / ölüler içi korkusuz
Tükenmiş umutların umarsız katili karanlık
Elinde tırpanı öteki ölüm fermanı
Hazır mısın bilmediklerini görmeye
Görmediklerini bir dem öğrenmeye
Kararlı mısın hala burdan öte gitmeye
Senin elinde değil ki gitmek kalmak
Kendi ölümünü şeçemedikten sonra
Atacağın çığlık senin mi zannedersin
"özgür kılmak lazım tutsak ruhunu
uç uçabilirsen şimdi maviler içine"
VII
İnsan kendi tanrısı olabilir mi
Zaten bir tanrının dölü değil mi

zaferakarsu**

6 Kasım 2017 Pazartesi

ELMA İMGE SU VARLIK



ELMA İMGE SU VARLIK

Sırlı bir havaydı gölgesinde güzün
Yanaklarda tuz yanığı dilime vuran
Sesime küsmüşüm gözümde hüzzam
Gülüşe hasret dudaklarımın yalanıyla
Dalına vedalı yaprak gibi çağlarken devran
Elma yarısıydı yürek/ aşkın hepsi

Yağmurluydu her yanım/ fırtına boran
Kuşlardı ekmeğimin buğusuna belediğim
Sinmiş sırtıma karanın silinmez rengi
İlk öpüşün o baş ateşi heyecanıyla
Geceye kur yapan akşam gibi ağlarken güneş
İmgeye ustaydı yürek/ şiire çırak

Saçlarımda tükenmişti nice zemheri
Kirpiklerde donmuştu gün canlı kelebekler
Koklamadığım çiçeklerin ah'lı başımla
Ufkuna kırık bakışların körlüğünde
Şavkı yangın tan yeri gibi titrerken sabah
Suyun damlasıydı yürek/ denize aşık

Üşümüştü nefesim/ yazdan kalma son dem
Şimdi tutmadığım eller sıcağı terli düşlerim
Ciğerde inleyen dermansız ince hastalık
Kadim sevdaların gömüsü toprak/ o kara
Duygusuz bir döngüyle çekerken canı
Varlığa şükürdü yürek/ zamana sabır

zaferakarsu **

5 Kasım 2017 Pazar

MUHASEBE

MUHASEBE

Vurmuşum gecenin içine 
Sessizliğin ta dibine
Öfkelerim kavgalarım
Korkularım si*tirmiş gitmişler
Sevinçlerim ki zaten kırıntıydılar
Savuşmuşlar kıyıdan köşeden
Yalnızlığım bile 
Aymaz bir aymazlık içinde

Sevdam yok sevdalım yok
Anam babam kardeşlerim
Karım çocuklarım yok
Bir ben varım bir de sensizlik

Ve zaman amansız tıkır tıkır işleyen
Ve sigaramın dumanında yaşlanan bakışlarım
Ve önümde geçide duran anılarım
Ve rüzgar kulağımı yalayan bir çığlık 
Ve el değmemiş karanlık başımda
.
Düşünüyorum 
Nedenleri nasılları
Olurları olmazları
Günahları sevapları

Anlıyorum ki
Her şey çırılçıplak karşımda 
Üzünçler sevinçler
Acılar mutluluklar
İyilik kötülük
Sen ben çocuklar
Büyükler küçükler
Savaşlar felaketler
Hepsi bizden birer parça
Biz olmasak olur mu biri

zaferakarsu**



KASIM FARKI

Kasım'da aşk 
Başka falan değildir
Hiç farkı yoktur 
Eylül'den Ekim'den
Hüzündür bir dem/acıdır hüsrandır

zaferakarsu * *

UMUT DÖNGÜSÜ


UMUT DÖNGÜSÜ 

Uykulu toprak 
Hüzünlü göz
Kararmış gülüş
Güneş alevine kuruyan zeytin
Ve sudan başlayan hayat
Tohumunu eker en baştan
Koca bir kayanın rüzgarına

Uyanır toprak
Mutlanır göz
Ağarır gülüş
Güneş alevine yeşerir zeytin
Ve sudan başlayan hayat
Tohumunu eker en baştan
Koca bir kayanın rüzgarına

zaferakarsu**

MUTLU GÖZLER




MUTLU GÖZLER

Kendine sığmayan taşkın göğün
Gönüle aktığı bir geçittir gözler
Israrlı gülüşüyle parlak
Umutlu bir dönemeç belki her sabah
Ne çiçeklerin açtığı sıcak dostluklara

Ve yaşamak maviler içi
Barışı kardeşliği aşkı sevdayı
Ekmek su ve toprak bereketinde
Mutluluk penceresi gibi bir bakış gözlerde

zaferakarsu**

AŞK KIRMIZISI



AŞK KIRMIZISI

Cümle tuzları kuruttum yanaklarında
Ağlak bakışlı gözlerimin
Bütün içkileri sığdırdım bir kadehe
Şarabı ayrı koydum/ şişesinde
Ondan öğrendim aşkın kırmızısını
Ve Arzu ile Kamber'in hikayesini

İsyanımın gölgeleri geçmişin sesinde
Kaçmayı özgürlük bildim
Sabrın sınırlarında ıssız bir hayat
Kuşlar kadar yüksekte bir o kadar havalı
Gökten öğrendim renklerin hasını
Ve rüzgar ile bulutun kavgasını

Yolları tükenmiş gittiğim şehirlerin
Kurşunlarım karanlığa sıkılmış
Adıma hatalıyım/ doğuştan mağlup
Şiirler gömdüm içime ve imgeleri
Öz'den öğrendim türkülerin ağıdını
Ve gece ile gündüzün sevdasını

Dilime küs yaşıyorum artık ömrümü
Susmayı muzaffer bir komutan sandığım
Ruhuma gün değmemiş/ ne kadar zifir
İsmini kanadım duvarlara ve kaldırımlara
Aşktan öğrendim sevmek acısını
Ve ateş ile suyun yazgısını

zaferakarsu **

GÜNAYDINIM



GÜNAYDINIM

Bir küçük süt kokulu ceylan
Omuzda saçları fındık burnuyla
Düşünce yıllanmış gönlüme
Heyecan yüklü bulutlar sarar başımı
Önce ıslatır yağmur dolu tenimi 
Sonra sarılır göz yaşlarıma
Fıtratından gelen bir anaçlık
Göğsünde ağırlar yorgun bedenimi

Karanlıkken kara dibi gecenin
Işığım olur yol gösterenim
Varlık sebebim benlik mihengi
Dinlenmişliğim 
Ve sabahım günaydınım
İyi ki varsın be canım

zafer akarsu**

2 Kasım 2017 Perşembe

SEÇİLMİŞ RÜZGARLAR



SEÇİLMİŞ RÜZGARLAR

Artık sarılmak vaktidir gelen
Sıyrılmak tüm düşlerin ayazından
Ne şarkılara bırakmalı aşkı
Ne de bulutların gölgesine

Saçlarını dağıtmalı
Seçilmiş rüzgarlara bir heves
Başında efil efil savrulan
Erik ağaçları altında uyanmalı
Çimen kokuları üstü
İzmaritlerden alınmalı ahlar
Şişeden gitmeli okkalı yudumlarla

Haykırmalı her sözcüğü
Ciğerde biriken ne varsa bağırmalı
Öykünmeli Ferhat'ın dağlarını bir yol
Şirin gibi ummalı aşkı öyle hummalı
Göz uzağı gönül ırağı bitmeli
Yaz yitmeden bir kol sarılmalı
Şöyle kucak dolusundan

Sonra
Yarasına melhem olmalı bir el
Kalbimizde çırpınan serçenin
Düşlerine uçurmalı/ sonsuz maviler içine
Özgür kılmalı kirpiklerde asılı kelebekleri
Berrak sularında yıkamalı benliğimizi
Uçsuz bucaksız söğütler altı derelerin
Taze bir umut büyütmeli kavaklar üzeri
Akşam basmadan gözlerimiz üstüne

Sonra sonra
Yine sarmalı başımıza seçilmiş rüzgarları
Seher vakti mor şafaklara uyanan
Dünü unutmadan yarını tehlikeye atmadan
Bu günü yaşamalı işin kolayından
Dil dile göz göze el ele diz dize
Bir sel akmalı ol yürekten ol yüreğe

zaferakarsu**

SEN DE Mİ BRÜTÜS

SEN DE Mİ BRÜTÜS

Ekmek
Hamura durmadan daha
Uzak düşüyorsa boğazdan
İçtiğin su yavan kalır musluktan

Eller 
İşine durmadan daha
Uzak düşüyorsa keseden
Tuttuğun dal çatlar kurur kökünden

Sözler
Vadesi dolmadan daha
Uzak düşüyorsa ahdından
Gitiğin yol kadük kalır başından

Gözler
Menzile varmadan daha
Uzak düşüyorsa yarinden
Sevdiğin can kırık kalır yürekten
.
Demem o ki
Canını taksan da aslan ağzı dişine
Olmuyorsa olmazlar kader olur işine
Değil yüzmek uçarak gelsen bile kuyruğa
Öksüz oğlan hırsızlığa çıkmıştır
Ay akşamdan üstünde

Bir işsizlik çöker içine
Kırılır umutların kör doğan sabahlara
Susarsın 
Kadim sözlü yalan yüzlü dostlarına
Susarsın
Gölgende büyüyen cırcır böceklerine
Susarsın
Sustuğuna 
Susarsın

Ve tarihsel gerçeklik
İki kelime seslenir dilin dostluğa
Sen de mi Brütüs

zaferakarsu**


Şair
Bir Şiir'e aşık olduğunda
Hangi dizede öleceğini bilmezmiş
Bundanmış imgelerin yanması

zaferakarsu**

POTPURİ

POTPORİ

Bir rüzgardı
Başımız
Esti geçti bir yel
.
Yokluk
Fakirlik değil tek
Bir de sen varsın
.
Kuşlarda biliyor
Seni ne çok sevdiğimi
Konuşmazlar ama
.
Gidene
İyiydik
Fazlasıyla
.
Bir sevmek isterim
Başıma rüzgar/ yüreğe ateş
Olursa yalnızlığıma denk bir eş

zaferakarsu**

ÖZÜR DİLERİM

ÖZÜR DİLERİM

Oturmuşum bir çınarın dibine
Şişeden gidiyorum bu akşam
Yakmışım düşlerimi dumanında siktirlerim
Vazgeçmişim bütün nimetlerinden hayatın

Ayaklı uyaklı ölçülü ölçüsüz şiirleri bıraktım
Eşe dosta arkadaşlara hiç birini pay etmeden
Yüreğim gümbür gümbür çatlamada
Bir şey olacak hissediyorum
Şimdi olacak biliyorum
Belki sen geleceksin başında deminle
Elinde bir şişe bir pakette sigara
Bir de barışık gülüşlü sohbetinle

Yolların tenhasında seni beklemek
Her geleni sen ummak var ya
Kızgın çöllerde suya kavuşmak gibi

Gel be can özledim seni
Otur hele yanıma
Çınarlar ulu der seversin Unutmadım
Senden sonra ben de çok sevdim
Önce şerefine içelim
Bir sigara yakalım
İstersen yine kavga edelim
Havadan sudan konuşalım ya da felsefe
Hoşuna da gitmez değil yani
Yüzümüze bakalım sözümüzü tutalım
Hani hiç ayrılmayacağız diye verdiğimiz
Veya hiç konuşmadan oturalım öyle
Söz istemezsen bir daha ummam seni yollardan

Yeter ki gel be can
Hışmınla gel kızgınlığınla
Salaş saçlarınla zehirli oklarınla gel
Ne diyeyim daha özledim yahu Anlamıyor musun
Sensiz olmuyor işte/ işlerim rast gitmiyor
Ben zaten Nihavent olmuşum
Dayanacak hal kalmadı ruhumda
Canım acıyor içim kanıyor Duymuyor musun

Dünü bırak da gel/ bak yarın önümüzde
Sabaha ne kaldı ki şunun şurasında

Şimdi dersin ki
Bu kadar yalvaracağına
İki kelam özür
Bak özür diliyorum senden

Birde
Bıraktım desem de yazmayı
Sana şiir de yazdım hem
Gel ve al

"Bir yanım kış rüzgarı
Bir yanım ayaz
Çok zamandır matemdeyim
Gülümse biraz"

zaferakarsu
kasım 14