10 Aralık 2017 Pazar

YOKSUN



YOKSUN

Yoksun
İkindi vakti zaman
Dipsiz bir kuyu/ ağzı yuvarlak
Yayık bir ses/ rüzgar tohumu
Yıllanmış şarap tadı/ eskilik
Başta zeytin gölgesi/ güneş kaçağı
Eller yarına açılmış/ dua sitemkar
Yoksun

Yoksun
Uzakta deniz defter yaprağı/ düz
Belki çivit rengi gök kıskancı
Ve ay ilk akşamdan göz üstü
Sırtından bakmakta sanki dünyaya
Boynundaki yara izinden gülüşü kısık
Sarı parmakları yüz üstü çizgiler
Yelkovan hızında ürkek kaçmaklar
Sen gibi varlık arası el tutumu/ Yokluk
Yoksun işte 

Yoksun işte
Zamanın çürük  kokusu ciğerde illet
Titrek yıldız öpmeleri uzaktan/ kozmik
Dudaklara giden ellerde üflenen öpüşler
Ummak inadı büyüyen gecede/ telepatik
Ve sigara/ yalnızlık yoldaşı bir hasret
Bir de ağlamak kendi tuzunda kavrulmak
Ya da isyan etmek kader denen kahpeye
Yoksun hala

Yoksun hala
Gece kırgınlığı bu yürek yorgunu bir can
Bunca yıl umusu gönül kapısı yanılgısı
Türkülere şiirlere saklı yargısal hatalar 
Areknea'nın işlediği gergef misali sanatsal
Ne usta işi dikeni gül diye alalamak

Derim ki sevmek ağrısı bu İnanmak ötesi
Kimselere bilmeden kanayan Yürek yarası
Yoksun 

Yoksun
Bütün yokluğunla yoksun
Varlığım yokluğuna denk gelmiyor
yıllardır bakılmamış bir bahçe gibiyim
Çaresiz sabahlar çağlayanı kör aydınlık
Oturmuş karalar bağlı çocuk düşlerime
Gelsen mısra olsan edepsiz dizelerime
Belki iyot kokulu bir dalgaya sarılır da
Mavi bir güneşe yelken açar yüreklerimiz
Yoksun ama

Yoksun
Yok

zaferakarsu**

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder