24 Aralık 2017 Pazar

SIRR-I MUTLULUK



SIRR-I MUTLULUK

"Seni seviyorum" dedim
Karşılaşınca yolda
Sağ elini kaldırdı vuracak gibi
Vurdu da
"Salak" dedi
"Niye bu kadar geç kaldın sen bana"

İşte bütün mesele
Geç kalmak ya da kalmamak hayata
Belki de
Sırr-ı mutluluk salaklığı aşmakta

zaferakarsu**

SENDEN BENDEN ÖZ



SENDEN BENDEN ÖZ

Sana dair çok sözlerim saklı içimde
Hem sana yakın hem senden uzakta
Avazım bir asi sevda vurulmuş umuduna
Çok yıllarla yaşlandı göğsümdeki kurakta
En sıcak düşlerim bir avuç gözyaşı şimdi
Yiten zamanlara ağlıyor hüzünlü şarkılarla

Ey kara gözlerinde yıldızları tutan sevdalı
Sudan sebeplerle eskidi takvim yaprakları
Sussak içimizde kalır karanlıkları gecenin
Konuşsak sele coşar göklerin yağmurları

Gülmek diyorum hayata ve aşkın yoluna
Çiçek diyorum koysak dudağının soluna
Düşünmesek yansak kavrulsak köz olsak
Sevişmesek senden benden öz olsak

zaferakarsu**


Şairim
Seviyorum 
Uzak Kürt Kızı'nı 
Kürt'lüğüne rağmen 
Şiir'im benim
Türk'lüğüme yalan olmasın
Aynı toprağın mahsuluyüz
İnadı inat bir yosma

Olsun 
O kız bizim kızımız 
Ben de onlar oğlu
.
El ince söz naif göz özden 
Gülüşü har içinde 
Sus olma demiyorum
Ses olasın istiyorum
Yüreğime kan

Nakışı ten yakışı 
Sevdası can içinde 
İşte öyle 
Köz ateşler sıcağı
Bir gülüş

zaferakarsu * *

ADAMLAR



ADAMLAR

Adamlar da var/ güzel bakarlar
Dillerinde şiirler/ türkü yanaklı
Aşık olunacak/ yiğit adamlar

Sevince vazgeçmeyen
Güvenilir can gün bakışlı
Yürekleri pür-u pak bir çocuk
Öyle yalnız öyle üryan
Sığınacak liman arayan
Mutluluğu gözlerinde
Gülden gülüşleriyle
Yalan ışıklara kanmayan
Belki yolda belki de yanında

-Bakmak görmek bilmek istemek-
-Bir de anlamak ve yaşamak-

Hiç umulmayan bir zamanda
Adam gibi adamlar tam karşında

zaferakarsu**

KAL DESEN



KAL DESEN

Kal desen
Yağmurlar durulur
Susar çığlıklarım
Hüzünlerim savrulur
Sabah konar papatyalar üstüne
Çok serçeler mutlanır mavilere

Kal desen
Ne umutlar şenlenir gözlerime
Yorgun sesimin rengi canlanır
Bir sıcak nefes olur kursağımın hevesi
Yalnızlık rüzgarlarını savurur
Zamanın yelkovanı zehr-i akrebe inat

Kal desen
Yürek imgelenir ne güzelliklere
Gül'ün açınca da gül olması gibi
Aşk aşk'lanır aşkolur
Bir çocuk ağlar hayata
Ne şükürler başlar ak dualarla
Göklerin melekleri gülüşlenir
Çok yüzlerin suyu hürmetine
Kal desen

zaferakarsu**


Şiir şiirliğini bilecek
Şair şairliğini
Şiir yaşayacak yaşatacak
Şair yaşatacak yaşayacak

zaferakarsu**

ÖMÜRLÜK SUSMALAR



ÖMÜRLÜK SUSMALAR

Uzundur susmalarım benim / ömürlük
Uzak düşlerden gelir bir yanı
Kıyısız denizlerde ağlayan / yalnızlık
Kimsesiz yakamozlarda bir anı

Hazandayım ben dala vedalı / yaprak
Susuzum ayazım yıkık mutsuzum
Sanki karanlığa cem veren / toprak
Çekiyor canı her adım umutsuzum

Kış sarmış ömrüme sesim / sessizlik
Ne yılları aşmışım başım talihsiz
Düşmüşüm yangınım yaram / sensizlik
Dost yarası sırtımda eli hançersiz

zaferakarsu** RÜZGAR GÖÇÜ

ZEYTİN AĞACI


ZEYTİN AĞACI

Biz de yeni bir yıldız buluruz
Geceler karanlığına bir kandil
Küçük lokmalarla / okuyup suyumuzu
Kırk kapının eşiğinde
Aç bir güvercini besleriz diş tırnak artımıyla
Çünkü biz yeri göğü ve cümle yaşayanı severiz

Sonra yeni bir resim çizeriz
Işıl yıldızların efelendiği karanlıklara
Bir daha bölüşürüz ekmeğimizi
Bir daha aşık oluruz yaşamaya
Bir daha sevişiriz yarına öbür güne
Hiç durmadan kavgalanırız yokluğa yoksulluğa
Ve zulme / zalime
Çünkü biz barışı kardeşliği ve cümle yaşayanı severiz

Ve yeni bir fidan dikeriz
Eskimiş medeniyetler üstüne
Ekmeğin yanına meyvesi katık
Barışın başına yaprağı yeşil
Ezelden kalan çok bin yıllık bir ağaç
Tapusu çocuklarımıza miras
Özümüzü süzerek topraktan
Yeniden doğarız aydınlıklara
Çünkü biz ışığı sevenlerdeniz

Zafer Akarsu

GEL



Şıişşt
Sessizliğim ol bugün
Uzakların yakını

Haydi gel kıyıdan köşeden
Umutların mavisi
Sevdaların koyusu
Gün kaçkını ses yeşili
El tutumu yürek gülü
Bilmekler uzamı sessizliğim
Şıişşt
Umudum
Gel

zaferakarsu * *

SEN DEĞİL MİSİN


SEN DEĞİL MİSİN

Sen değil misin ellerimi tutmayan
Arsız düşlerim dalarken hüzünlere
Sensizlik kemirirken isyanlarımı
Kimsesiz sevdamı öfkelere bölen

Sen değil misin gözlerime bakmayan
Yağmur yüreğim koşarken denizlere
Sensizlik kanatırken sabahlarımı
Uykusuz yüzümü dizlerime koyan

Sen değil misin sözlerinde durmayan
Rüzgar saçların savrulurken gecelere
Sensizlik sustururken çığlıklarımı
Umutsuz sözcükleri karanlığa yazan

zaferakarsu**

KARANIN KÖRÜ



KARANIN KÖRÜ

Cümle renklerin içinde
Kırmızıyı vurdular akşam vakti
Bağrında kan kurudu
Sarı çığlık çığlığa sus
Teninde güz hüzünleri
Maviyi sormayın
Kendini astı boşluğa
Bir intihar/ kitaba aykırı

Yeşil turuncu beyaz mor
Geçelim bir kalem
Kahve diyorum kahve
Yarin gözleri kadar

Cehennemin kapıları dar
Dört köşesi ateşten har
Bir yanım günahtan yar'
Bir yanım İrem'den var'

Şimdi
Sürsem cümle renkleri aşka
Hangi rengi tutar ki
Karanın köründen başka

zaferakarsu **

YİNE DE SEVMEK



YİNE DE SEVMEK

En iyisi sevmek yine de
Gökyüzünü denizleri sevmek
Sevda türkülerinde aşk havalarını
Ormanları dağları ağaçları kuşları
Güneşin kaçtığı karanlıklarda
İnsanları sevmek ve cümle renkleri

Bir de seni
İlle de seni
Suskun ak kefenlere boyanarak

zaferakarsu**

21 Aralık 2017 Perşembe

GÜZ



GÜZ

Güz geldi ülkeme
Karanlık gündüz vakti
Utanç yağışlı bulutlar
Soğuk sular baş aşağı
İçimde dünya dışı umutlar
Kan dağları akıyor yüreğe

Güz geldi ülkeme
Zemherisi çok yakın
Aklıselim korkak ne uzak
Dilimiz ezik bir ağıt yanık
Sözleri eskimiş unutulmak yolunda
"Büyüttüm besledim asker eyledim"

Güz geldi ülkeme
Zemherisi çok yakın
Yansımalar yüzümde kırık
Yolları dumanlı soluk
Havada puşt kokusu
Arşın yedi katı kurşun deliği
Başta dinmez yağmurlar sebebi

Güz geldi ülkeme
Zemherisi çok yakın
İhanetin gizleri ne kahraman
Hangi ateşin maşası eliniz
Gencecikler ölüyor yahu
Bizim gençler çocuklarımız
Hangi vampirin aymazlığı bu
Yazık değil mi ana zılgıtına
Günah değil mi baba kahrına
Sizin çocuğunuz yok mu
Hangi Tanrının emri ölmek öldürmek
Niye bu gözyaşı bu tabutlar niye
Çok mu zor kardeşçe yaşamak
Yenilecek iki lokma ekmek
Çok mu zor bölüp paylaşmak

Güz geldi ülkeme
Zemherisi çok yakın
Sakin olmak gerek aklıselim nerdesin
Unutmayın aynı göğün içinde vuruluyoruz
Aynı güneş altında yanıyor düşlerimiz

Oysa adı bahardı sevdamızın
Kürt Türk alevi sünni bilmezdik eskiden
Kız alır kız verirdik saz alır söz verirdik
Ne oldu da ayrı düştük özümüzden

Ve biz
"Birden çoğuz çoktan biriz
Ne evveliz ne ahiriz"
Bilinsin ki hepimiz insanız
Şimdi
"Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete"

Güz geldi güz 
Zemherisi yakın
Akıl yüreğim akıl
.
Önce insan doğrusu
Kendi içinde sevgisi

zaferakarsu**

SEÇMEK GÜL



SEÇMEK GÜL

Ben hep hüzün yapmak 
İkindi vakti olmak
Ağırlık basmak beni
Bütün yükü kentin
Üste çökmek sanki

Parmak ince ve uzun olmak 
Sigara tellemek
Yorulmak akmak gözlerime
Hayat kaçmak
Ben bilmiyor ne yapmak

Hep böyle olmak
Bu ara sıra sık olmak
Rakı içmek çay içmek
İş vakti olmak ama
Şimdi çalışmamak ben
İyilik deniz ucu bulmak
Sessiz kimse olmamak
Taşlamak deniz
Karın yarmak hırs çıkarmak

Belki koşmak çiçekler içi 
Zamanı olmak 
Bir gül seçmek asil olmak
Dalda koklamak yok koparmak
Yaprak arası yeşil üstü 
Bir de büyütmek şiir 
Kanatmamak dizeden ama 
Çok sevmek beklemek 
Umut olmak işte 
Olmak

zaferakarsu**

YALNIZLIK ARYASI



YALNIZLIK ARYASI

Gözlerimden sen geçiyorsun salkım saçak
Ben inleyen çığlıklar ötesi 
Issız bakışlarım bulutları yurtlanmış/ ne yalnız 
Şahlandırıp yalnızlığın oflarını bir nefes
Hasretimi ağlıyorum zamansız yağmurlara
Sözlerim dar ağacında / imgesel dizeler
Dermansız keşkeler dil ucu olmazı
Hiçliğe akan haykırışlar aryası
Savuruyor sesimi ıslak göklere

Yaz vakti şimdi / Temmuz
İçim kış karası / bir ayaz
Üşüyor düşlerim yokluğuna / bir uzak
Hiç sarılmamış ten gibi kucak kucak

zaferakarsu**

GİTMEK ZAMANI



GİTMEK ZAMANI

İçimde bir yara kanıyor / sessizden
Kimseler bilmeden ağlıyor / derinden
Nasıl anlatsam
Yalnız ve çıplak
Susuyor gidenine

Çığlığı gümbür gümbür
Umutları yaşlanmış
Bakışları körelmiş
Topal adımlarla bir kaçış bu
Geri dönüşü olmayan bir yola

Ve körlerinde sabahın
Göze batan uykular
Yoldaşıdır hazan rüzgarlarının
Başında savrulan
Bütün melodiler ağırdır artık
Ağıtlara terk eder ruhunu
Nihayet gitmek zamanıdır
Ya bu diyardan ya bu dünyadan
Kimselere söylemeden / sessizden

zaferakarsu**aralık14

GELİNCİK'LER



GELİNCİK'LER

Ah Gelincik'ler
Kırmızıdan beyaza
Adınız eski gelinliklerimizden gelir
Bir bir Çocuk Gelinler /
Bir bir Kırmızı

Boy verirler bulutların altında
Salınır endamları
Çok ağlarlar gidenlerin ardına
Ah Gelincik'ler
Bir ömür taşıyan kısacık boylarında
Dünü yaşamış bugünde yaşlanan
Yarını belli olmayan Gelincik'ler

Bir el kırmızı
Narin incecik bir kırmızı
Ve direnen o kırılganlık
Bütün rüzgarlarına hayatın
Dikelir başları gök rengi göklere
Dökerler kırmızılarını hayata
Onur duruşlarıyla kanarlar bir gülüş

Ah süt kuzusu Gelincik'ler
Bir bir çocuk düşleriyle
Beyaz ateşten yanışlarıyla
Gelincik'ler kırmızıdır maviye

zaferakarsu**aralık14



Hayatımda ilk defa 
Gönlüme sordum bu sabah
"Nasılsın" diye
Gün battı hala cevap yok
Durum çok vahim sanırım

zaferakarsu * *

PAPATYA YÜREKLİ



PAPATYA YÜREKLİ

Ey papatya yürekli kadın
Seviyor bakışlı acaba kaçışlı
Bedenin ne bereket yeşillere allara
Döllenmiş bir sevdanın mavisi gün

Haydi
Tut ellerinden zamanı
İkindi vakti
Berrak bir pınar misali dol gözlerime
Çok nazarların korumasında tanrısal

Gel çekinme bir çocuk yüreğim ben
Kendimi vurur da sana düşmez sözlerim
Ne denizlerde boğulmuş gözlerim
Onca yılın ardına o kutsal umutlarla
Ateş tutan ellerimle ben hep seni özlerim

Ah papatya yürekli kadın
Çiçekler güzeli duru güzellik
Bilsem ki bendesin
Ne arılar beslerdim güllerimle özüne

zaferakarsu**

GİTMEK ZAMANI



GİTMEK ZAMANI

İçimde bir yara kanıyor / sessizden
Kimseler bilmeden ağlıyor / derinden
Nasıl anlatsam
Yalnız ve çıplak
Susuyor gidenine

Çığlığı gümbür gümbür
Umutları yaşlanmış
Bakışları körelmiş
Topal adımlarla bir kaçış bu
Geri dönüşü olmayan bir yola

Ve körlerinde sabahın
Göze batan uykular
Yoldaşıdır hazan rüzgarlarının
Başında savrulan
Bütün melodiler ağırdır artık
Ağıtlara terk eder ruhunu
Nihayet gitmek zamanıdır
Ya bu diyardan ya bu dünyadan
Kimselere söylemeden / sessizden

Zafer Akarsu / aralık14

KÜL VE GÜL



KÜL VE GÜL

Ey uzak hasretlerin güz türküsü
Ey kekik kokulu zamanlar ruhu
Tükendi bütün sevgileri insanlığın
Kar yağıyor kardeşliğin altın tahtına
Ellerimiz kaçmaklar gözlerimiz korkmak
Yerle gök arası saklanmış tirşe sessizlik
Kanıyordu vurulup düşen körpe kuşlara
...
Kaçak çay kıvamı akşamlara akardı rüzgar
Düz damlı evlerin kör pencerelerini vururdu
Kurşun ıslığı geceler evveli çığlık çığlık
Köpekler suskun kuyruk toplamış ürkeklik
Can sağ olması kapı aralarında bir sesten ötekine

Sonra benim gülüm
Aşk yamalı güz bulutları
Esmer bir Türkçe'yle ağıdını yakıyordu Anadolu'nun
Kınsız hançerler iniyordu böğrüne böğrüne
Benimse içim sen ayazı sönmez ateşler külü
Peşimiz ölümün karanlık gölgesi/ gökyüzü insafsız
Kırılmış havalarda bir soğuk nefes başıma çöken

Ah benim gülüm
İklimsiz zamanlarda sevdim gülüşünü
Kimseler bilmeden dere tepe dostluğunda
Paslanmış yakışlar bilense de ıssızlığıma
Damarda yanmamış oksijen coşkusunda
Derindeki volkanlar çavlan olup akardı
...
Ve güz geldi ülkeme gülüm
Akıl tutulması bir çılgınlık diz boyu
Hiçlik uğruna barış ayak çiğnemesi sakız
Sazdan sözden uzak kül grisi sabahla / gül açmaz
Sen dağda ben şehirde bir umut mavisi
Adı sevda özgürlük türkülerimiz zafer hüsranı
Mecbur ayrılıkların yanık ezgisi ırklanmış
Kardeşliğin kırgın yüreği binlerce kırklanmış
Hüzünlü vedalara akan gözlerle aklanmış
Dile küskün öze dargın söze yangın vurulmalara
Güz geldi gülüm
Güz ötesi zemheri ay'ı söktü havamız gülüm
İçimde ırkçı bir ayrılık ahlaksızlığı ben sonrası tufan
İçinde neyim var'ın dış mihrakları
Ve çok adamların akıl almaz akılsızlığı

Vah beni vah benim gülüm
Yüreğimin zamansız açanı
Sen barut sesinde umutsuzluk
Bende anason kokulu yalnızlık
Hangi sebebin izahı bu ayrılık
Kapımız savaş yeri camlarda kış
Yokluk yoksulluk perişanlık halimiz
Ne yana dönsek doğmuyor ki güneş

Ah be devran
Senin de düzüne düzüne selam olsun
Yolum yönüm karardı ıssızım bu gün
Yorgunum sessizim vurgunum can evimden
Akşam çökmüş gözüme sevdanın cem'indeyim
Dışarı kan gölü gönlümde sevmekler dem'i
Ey kül / ne harlı kalan gri / hüsran karası
Karanlıklar hakimi dur kal orada
Ay'sızım bu gece gelme üstüme üstüme

zaferakarsu** RÜZGAR GÖÇÜ

GECENİN ELLERİ



GECENİN ELLERİ

Kırılır renkleri güneşin
Denizin düzünden beri
Bir dolunay sarar toprağı
O büyülü yakamozlar 
Yıkar gözleri tuz tutumu

Gecenin elleri soğuktur şimdi
Serinler göğün ışıkları bir bir
Kanatarak incinen bağrımızı

zaferakarsu*

CANSIZ ÇAĞLAR



CANSIZ ÇAĞLAR

Yaz son demlerini yüklemiş eylüle
Yaşlanan güzden sakınan bir adam
Mavi düşlerini ısıtıyor hayalinle
Virane bakışlarında saklı bir umut

Belli çok zamanlar yaşamış gözleri
İçinde intiharlar büyütür korkusuzca
Çeker silahını basar tetiğine gecenin
Kanatır dudaklarını tuzlu sabahların

Artık gitmek vaktidir yiten anılardan
Karanlık sesi titreşir sisli dağlardan
Ellerinde çok yılların tenha mutluluğu
Akan bir nehir gibi bu cansız çağlardan

zaferakarsu**

İNSAN Kİ



İNSAN Kİ

I
İnsandır 
Kendi acısına katlanır
Öyleymiş dizeleri hayatın

İnsan ki
Kırar şiirini savrulur duygu
Ağlar ölüm bakışlı sevgili
Tutar yüreğini dağılır hüzün
Güler gülşenlerin al gülü

II
Gün olur an'lanır yüzün
Ülkenin orta yerinde
Bombardıman edilir yarınlar
Deniz teşnesi uzak güneşler
Sarılır toprağa ağıtlar boyu
Islanır göz tuzlanır sözün
Tükenir kelam kırılır kalem
Dilde hicran umudun hüsran
Elde yokluk kanda bolluk
Sus yürek sus
Herkes kendi acısına pehlivan

zaferakarsu**


Sen kül ben duman
Ölümdür vakitsiz gelen
Bu zulüm cümleye ayan
Diren yüreğim diren

zaferakarsu**


O dalgaydı
Ben limanı
Zamansız bir rüzgardı ayrılık

zaferakarsu**


O kadar vehm'etme kendine
Düşündüğün kadar degilsin
Biliyorum soracaksın bana
Sitemim kime diye
İnan ki
Sen değilsin ama sana

zaferakarsu **

YAĞMUR ZAMANI



YAĞMUR ZAMANI

Ben bir yüreğim 
Aklı başında 
Gözüm duyguya
Ruhum yaşımda 
Yazın suya teşneyim
Kış vakti güneşe 
Yol düşkün'üyüm
Han'ım virane

Ah gamzene kondurduğum günlük kelebekler
Öpülür mü gökler/ açılmadan kanatlar
Gitmeyin ömürden/ daha vakit çok erken
Dala veda etmeden kokmaz ki papatyalar

Şimdi yağmur zamanı kirpikler puslu
Bir derin nefesin ederi hüzzama
Açmamış gülün taç yaprağı ne uslu
Bin arı emerken özünü namuslu

Hava böyleydi işte yorgun ve ağır 
Ben namluda ceran/ bir yağlı kurşun 
Vurduğum her kalbin kulağı sağır 
Her yönüm kör bağır gözlerim bağır

zaferakarsu **

GİTTİN



GİTTİN

Gittin
Gecenin aykırı bir vaktiydi
Sırtında eski bir çanta
Bin dereden sularla geçmişini taşıyan

Gittin
Asi sözcükler
Yaban anlamlar yüklüyordu sabaha
Sönmemiş yıldızların kör ışıklarında

Gittin
Eylül'ün sararmış bir günü
Önünde kimsesiz yollar
Başında ıslak bulutlar
Hava/ yılların kalp ağrısı
Ay ışığında eskiyen
yakamozlar gibi
Yaşlanıyordu içine geceden

Gittin
Limansız gemiler hüznü gözlerin
Zamansız rüzgarlara aldanmış
Dalından düşen yapraklar gibisin
Bir o yana bir bu yana
Ayrılık tadını kana kana
Savrulur duru düşlerin artık
Yağmurlar kuşanır bakışların
Koşarsın uzakların ötesine
Ellerin hiçliklerin yanık külü
Saçlarında uzak yol düşleri

Bilesin
Yanaklarında tuzlanan yaşlar/
Öfkesi rüzgarına inleyen Dalgalara mağlup denizdendir

zaferakarsu**

GİTARIM BEN VE SAÇMALAMA HAKKIM



GİTARIM BEN VE SAÇMALAMA HAKKIM

Gitarım düşüyor aklıma sebepsiz
Tellerine yitik sevdalarım konmuş

Sözleri eski yağmurlara nispet
Titreşerek arılar gibi papatyalar üstüne
Bir şarkı bu/ başım beyaz melankoli
Rüzgarı anıların itik şarkısı/ serenat değil
Sevgisiz bir aşkın çıkarsal boyutu
Acı şeker mi ağlamak gülmek mi
Günaha davet mi bu oynak kalçalarda
Bir kadın üç kadın on kadın belki yüz
Sonsuza seviyorlar gecenin kahpeliğinde
Yatıyorlar beyaz çarşafların düzüne

Gitarım düşüyor aklıma sebepsiz
Tellerine yitik sevdalarım konmuş

Bakiyesi yaşlı bulutların gölgesinde
Kırık kuru soluk silik kaçmalar kendinden
Ve taze açmış güller/ alev çiçekleri
Elleri açık elleri bereketli gülüşler
Altın bir yazın sıcağında eriyen bakışlar
Kabarık hırçın dalgalar/ aç kayalara vuran
Zamansız yeşeren yürek çayırlarında
Bir sarhoşluk belki bir inat yüzünden
Rüzgara karşı işiyorum dört yönden
Mayıs'ın başında açan al gelincikler
Dölleri mi yoksa boşalan erkek çişimin
Diyorum ki doğal kurgusal bir döngü
Ölmezlik toprak su havaya düşen ateş

Gitarım düşüyor aklıma sebepsiz
Tellerine yitik sevdalarım konmuş

Alın yazısı mı güneş hep tepedeyken üşümek
Güneyden kuzeye aldanmak kutup ışıklarına
Ve kaybolmak karanlık göğün sonunda
Korkunun at sürdüğü dualı ıslıklarda
Sese detone olmak bir mezarlık türküsünde
Yakamıza yapışmış bir tanrının sus'uyla
Nasılda tapınmak gereği düşer aklıma
Bu yüzden dolayı yani sırf bu yüzden
Gitarım düşüyor aklıma sebepsiz
Tellerine yitik sevdalarım konmuş
Canı sağ olmuş bir geçmiş aslında geçmemiş

zafer akarsu**

SEÇİLMİŞ GELEN



SEÇİLMİŞ GELEN

Çok geçmedi bu bahar daha
Dün budadım dallarını ey ömrüm
Ne tez durdun filize taç yapraklara
Hiç sormazsın takat var mı koşmaklara

Belki son bakıştı yürek kıvamı
Son kez kesiliyor ayaklar yerden belki
Baş üstü savrulan esrik rüzgarlarla
Dizlerimde dermanın yorgun yılları

Tuhaf bir ateş sesime çöken yaz günü
Karanlık dünyamın aydınlık yüzü
Mutluluğu türküleyen atışları kalbimin
Gül bahçelerinin kutlu melankolisi

Ah ömrüm çok bulutlar yoldaşı
Gökler dolusu yağmurlara bağlaşık
Tunç renkli zamanların yolcusu
Bak taze bir çiçek ne aşklara karışık

Bu son demdir ey ömrü gönül
Belki şanş belki taktir
Her kula nasip mi bilinmez
Kadirli kıymetli sevmeli
Ya bulursun ya bulmazsın sonrası
Dört elle sarılmalı
Seçilmiş gelene yalnızlıklar içinden

zaferakarsu**

14 Aralık 2017 Perşembe

UZAK BİR UMU


UZAK BİR UMU

Ne derin ki sözlerin/ beni yürekten yaralar
Bütün sevdaların hasretiyle yüklü
O sözcüklerde saklı vurgun ümitler
Ölümüne kanat açar yasak düşlerin

Sonsuz denizlerin gri bulutları gözlerinde
Ani kaçışlara teslim olmuş umutlarla
Baharlarsa eteklerinde çiçeklerle ağlamaklı
Göklerin en koyusunu delen yağmurlarla

Ne büyük ki beklentiler/ aşk uzak bir umu
Tutuşan akşamların yorgun ışıklarında
Her dokunuşta gecenin karanlık ellerine
Duyulur sesi yanaklarda inleyen mekanların

Sen ey yılgınlığı saçlarında tarayan yar
Nafile çığlıkları boşuna dökme yüzüme
Yitik gülüşleri takınıp da sol yanıma
Kucaklar açmışım günün aydınlık yüzüne

zaferakarsu** Aralık14

KÜÇÜK. YÜREK


KÜÇÜK YÜREK 

Yorgun rüzgarlarla yürüdüm ilk yazlara
Hasret tüterken bu kentin yollarında
Bir yeşil umut ektim kör karanlıklara
Ateşin suyu vurduğu kuytuluklarda

Bir dokunsan ruhumun yalnızlığına
On bin yıllık yeşil kırmızıya dönüşür
Uzaklarda gözün gittiği en son da
Bakışı kırık bir can ekmeğini bölüşür

Yılların yaşları vuruyor bakışlarıma
Güneş durmuyor hiç gönül yaralarıma
Niye düşlerim geceden daha karanlık
Bu koca dünya dar mı bu küçük yüreğe

zaferakarsu**

13 Aralık 2017 Çarşamba

DOĞAÇLAMA





madem ki aşığız

ey gönül
madem ki bu kerre aşığız
bir sağırlık çökmeli diline
kulaklarda bir pas
gözlere de ses vermeli
dudakları kurutmalı
bakışları karartmalı biraz
çok ışık aşkı yorar derler
loş kıyılara saklanmalı
rakı değil de şaraba vurmalı belki
mahzeni bir dibin kuytusunda

madem ki bu kerre aşığız
şiire de dostlanmalı bu aralar
harflerden sözcük
sözcüklerden dize çoğaltmalı
ustaya bir saygı acıyı bal etmeli
demiri de tozlayıp küle vermeli
seviyor yaptığın papatyalar var ya
onları da dalında kurutmalı koparmadan
dünyevi bir saygıyla huzur duymalı

be hey gönül
madem ki bu kerre aşığız
bağırmalı aşkın susan sesine
basmalı mührü sevdanın hükmünü
dağlamalı yüreğin yumurta kalçasına
ak kefenlere boyalı hüzünlü gülüşleri
güneş son duşunu alırken gündüzünde denizlerin
arsız vakitler de ağlarken çiçek yüzlü baharlar

şişşt gönül
madem ki bu kerre aşığız
sus söyleme sakın ağlatma karnını
sana düşen çekipte bırakmak
ekmeği tuza banar gibi sevmek
belki de kokmasın diye sevgisi ekmeğin
farkında olmadan nimet saygısı
çok dikkatlerin tekmilinde bir selam
vatan millet milliyet ne niyet ne kısmet
gidenlerin türküsü burnunda tütsün diye
vur/ursun sırtına tüm gün/ahları
s/atarsın c/anını s/almazlar n/azara
akşam olur karanlığa yanarsın
her yer karanlık pür nur o mevkii olur
seksen vilayette elektirik kesilir /tekmili birden
van şehrinden bu yanı trakyanın tamamı
oy gelin sevmişem ben seni nedendir
munzur kızı munzur hırçını hesss
dağ çileği mor şafaklarda yusuf bakışı
jandarmanın süngüsünde yakamoz ay
terketmedi sevdan beni kış günü
saçların da asılı hala gülüşleri düşlerimin
üç hazirana ne kaldı ölüm vakti az
mardin kapı şenlenir belki yorumsuz
le le le lee halay tutar ellerimiz bir oynak
kırık sevdanın yanık ezgisi de ne ağıt
geç kalmış bir vahın ellerine tutuşur mu umut

ah ah
madem ki bu kerre aşığız
vurmalı davullara tokmak tokmak en bastan
savurmalı bulutları bir rüzgar kurtulmalı bu yastan
bileğe su vermeli çifte şöyle en ustasından
yeni bir aşka soyunmalı başlamalı ilk baştan...

zaferakarsu**

İHANET


İHANET

Sevdalı
Sana bir gözümü versem
Ötekini de ister misin
Ya da
Ömrümün kelebek demlerini
Kurban etsem saçlarına
İç çekmelerimi de alacak mısın
O yokluğuna hasretlerimi
Nereye koyacaksın peki

Bir de ihanetler var aşka
Sırf kişiye özel değil ama
Aşkın kendisine bile
.
Utanacak mısın yüreğine

zaferakarsu**

12 Aralık 2017 Salı

ARALIK


ARALIK

Saçlarını rüzgara asmış kadın
Yürüyor denizlere bakışlar kırılmış
Ayrılık türküsü kulaklarında cellat
Kim bilir hangi sevdalardan çalınmış

Koşuyor elleri dikenli yolculuklara
Bir serçenin kanatlarında yorulmuş
Akşamda Aralık belki bir çıkış kapısı
Son demini yüklüyor giden seneye
.
Umutlarsa gelen bahara
Bir yaprak yeşil erik ağacı

zaferakarsu**

11 Aralık 2017 Pazartesi

AKIL YETMESİ



AKIL YETMESİ 

Biri bir yalan söyler
Ötekiler inanır çok inanç
İnanmayanlar tukaka
Sonra ortaya karışık meyve
Kabukları tabağa yakışır
O tabakta elimize yapışır
.
Seni seviyorum güzelim
Gözden gönülden uzak teklik
Ama masum bir yalnızlık benimkisi
.
Dam üstünde saksağan
Vur beline kazmayı
Akılsız aklının yettiğine

zaferakarsu**

SÜTÜMDEKİ KAN


SÜTÜMDEKİ KAN

Gamsız zamanların deminde
Yeni dünyalar yıkıldı başımıza
Yeniden başlamak değil zor olan
Puslu gecelerde çekip gitmekti
Kanla yıkanmış ırmakları
Avutmaktı/ denizlerde zor olan

Birer zavallıydık
Günahsız mahzun
Birer kurbandık
Döşünde çaresizliğin

Kölesiydik özgürlüğümüzün
Biraz arsızdık en çok da aşık
Henüz kitaplara yazılmamış
Yalnızlığımızı yaşıyorduk delice
Ne güller dökmüştü kırmızılarını
Ne de kuşlar susmuştu kederlerine
...
Aralık'ın bir karasında
Zemherinin ta dibinde
Çok ölülerin sessizliği sardı başımızı
Gün ortası kapaksız
Zifir bir mezarın içindeyiz sanki
...
Nereden geliyor bu kötülük
Hangi tohumdan kök salıyor
Kim katar sütümüze kanı
Kimin kararı ölmek öldürmek
Dönüş var mı bu yoldan
Boğazımız boğum düğüm hıçkırık
...
İhtişamlı sevdaların savrumunda
Ateşten çıkarılmış sözcüklerle
Vurulduk can evimizden

Ve sır olmuş gizlenmiş bir gecede
Sevişirken tenimizin şavkında
Mahçup olmamış sabahlara
Sürdük utangaç yüzümüzü
Koynumuzda büyüyen kışlardan öte
Soluksuz ve ışıksız sarıldık hasretimize
Diye ki
Aşk boyalı düşlerimiz boğulmasın
Kendi sütünde

zaferakarsu**

10 Aralık 2017 Pazar

PAPATYA NAZI


PAPATYA NAZI

Müstakbel bir şiir gibi adın
Kelebekler saçlarına tutkun
Beyazda durmuş anılar
Hayaller süsü bir seramoni

Denizler boğuluyor gözlerinde
Her kirpikte bir okyanus büyüyor
Bir elin bulutları asıyor
Ötekisi güneş renginde

Umutlar çiçekleniyor bir filiz
Sen çökünce usuma
Bakışlarım etek giyer sokak başlarına
Kulak beklentisi ince ayak seslerine

Gökler susuyor saygısından
Dillenince sesin bir sözcük
Günle gece  arasında
Papatyalar nazlıdır maviye
Şarkısında seviyor sevmiyorun

zaferakarsu**

YOKSUN



YOKSUN

Yoksun
İkindi vakti zaman
Dipsiz bir kuyu/ ağzı yuvarlak
Yayık bir ses/ rüzgar tohumu
Yıllanmış şarap tadı/ eskilik
Başta zeytin gölgesi/ güneş kaçağı
Eller yarına açılmış/ dua sitemkar
Yoksun

Yoksun
Uzakta deniz defter yaprağı/ düz
Belki çivit rengi gök kıskancı
Ve ay ilk akşamdan göz üstü
Sırtından bakmakta sanki dünyaya
Boynundaki yara izinden gülüşü kısık
Sarı parmakları yüz üstü çizgiler
Yelkovan hızında ürkek kaçmaklar
Sen gibi varlık arası el tutumu/ Yokluk
Yoksun işte 

Yoksun işte
Zamanın çürük  kokusu ciğerde illet
Titrek yıldız öpmeleri uzaktan/ kozmik
Dudaklara giden ellerde üflenen öpüşler
Ummak inadı büyüyen gecede/ telepatik
Ve sigara/ yalnızlık yoldaşı bir hasret
Bir de ağlamak kendi tuzunda kavrulmak
Ya da isyan etmek kader denen kahpeye
Yoksun hala

Yoksun hala
Gece kırgınlığı bu yürek yorgunu bir can
Bunca yıl umusu gönül kapısı yanılgısı
Türkülere şiirlere saklı yargısal hatalar 
Areknea'nın işlediği gergef misali sanatsal
Ne usta işi dikeni gül diye alalamak

Derim ki sevmek ağrısı bu İnanmak ötesi
Kimselere bilmeden kanayan Yürek yarası
Yoksun 

Yoksun
Bütün yokluğunla yoksun
Varlığım yokluğuna denk gelmiyor
yıllardır bakılmamış bir bahçe gibiyim
Çaresiz sabahlar çağlayanı kör aydınlık
Oturmuş karalar bağlı çocuk düşlerime
Gelsen mısra olsan edepsiz dizelerime
Belki iyot kokulu bir dalgaya sarılır da
Mavi bir güneşe yelken açar yüreklerimiz
Yoksun ama

Yoksun
Yok

zaferakarsu**

8 Aralık 2017 Cuma

KAN GÜNEŞİ


KAN GÜNEŞİ

Ah o gökler / ruh mavisi
Akşam düşmeden daha
Karardı umudun gülüşleri

Yarılmış grilik / ışıktan kılıç
İnsanlar üstü kırlangıç sürüsü / korkak
Gürültüsünde çarpışan bulutların

Ve titreyen bakışlar / bir yakarı
Amini uzun / içli sessizlik
Bir ayin sanki
Kan güneşi saklı denizde
Parıltısı dalgalara kur yapan fahişe

zaferakarsu**

7 Aralık 2017 Perşembe

AĞLARSAM YAMAN AĞLARIM


AĞLARSAM YAMAN AĞLARIM

Ağlarsam yaman ağlarım
Kanayan öpüşler çare olmaz yarama
Kapılar açılır önüme salkım saçak
Odaları boş bir nefes söz ile
Dindirmez yasımı sözcükler kaçak
Yanan kor yürektir bir bakış göz ile

Ağlarsam yaman ağlarım
Yalancı baharlar kandırmaz beni
Güller açılır önüme gizli sevişler
Yeşilleri kuru bir sıcak yaz ile
Savurmaz hüznümü sahte gülüşler
Direnen umuttur bir türkü saz ile

Ağlarsam yaman ağlarım
İhanetler çarpar yüzüme sille tokat
Gecikmiş ikrarlar merhem olur mu
İzleri topraktan kalkan toz ile
Vefasız bir aşkı yollar bulur mu
Çağlayan gönüldür bir sevda naz ile

Oy benim
Sigara dumanı yalnızlığım
Oy benim
Kara sessizliğim
Oy benim
Sabah mahmurluğum

Kime sorsam seni
Kimde yıksam duvarlarımı
Ömrüm bir hiçliğin dibek taşı
Bütün sabahlar batar gözlerimde
Yolcusuyum artık bu dünyanın

Ağlarsam yaman ağlarım

zaferakarsu** RÜZGAR GÖÇÜ

6 Aralık 2017 Çarşamba

SERÇE GÖZLÜ ÇOCUKLAR


SERÇE GÖZLÜ ÇOCUKLAR

Yolcuyum
Dünden gelen
Günde nefeslenen
Yarına koşan
Kanımda ertelenmiş ateşler
Yılsonu aylarının küllenmiş koruyla
Üşüyen uykuların en sakininde

Zaman umarsız bir hırsızı ömrün
Yani içsen ab-ı hayat suyundan bile
Karanlık bir renge boyarda gözleri
Göç'lenen kuşların hüznünü getirir dile

Yolcuyum
Denizden gelen
Toprakta büyüyen
Göklere yürüyen
Beyazdan biçili kefenler
Diri ruhların efsunlu çığlıklarıyla
Bakire kızların kadınlık acısında

Sevda usta bir algı yönetimi
Yani kendini arayan o mükemmellik
Olmaz duayı aminleyen o can parçası
Gün'lenen kışların doğurganı o güzellik

Yolcuyum
Sevgiden gelen
Barışa demlenen
Özgürlük söylenen
Gönülde taçlanan binbir çiçekler
Ay büyüten yakamozlar şavkıyla
Sabahlanan karanlığın şafağında

Mutluluk bir çocuğun gülmesi
Yani ölmeden büyüyorsa o gül yüzlüler
Masum seslerin o umutluk yeşilinde
Yaz'lanan gelinciklere bakar serçe gözlüler

zaferakarsu **


Bazen
Çünkü ararsın ya
İsimsiz gitmeklere
Vardır ama bulamazsın
Aslında
Giden gitmiştir/ dönmesi de yalandır

zaferakarsu * *

VAR DOSTU Y'ALANLAR

VAR DOSTU Y'ALANLAR

Ekmeğin gam'ı çöker içine
Ayaz kesen bakışların sus'unda
Havanın zam'mına nazire
Üşüdükçe üşür baş koyduğun yastık
Varlığın sorulur en baştan Yokluğuna sitem
Bir yanın tutuşur sol' yanın kırık
Güz vakti çiçeklenen umutlar yanar
Ne ağırmış can'ın can'a küsküsü
.
Nazarmış
Var'ıma göz değmiş öğrendim
Ondanmış
Alem korkusu el yokluğum
.
Ve can yazgısı vedalanır yarınlara
Yürekte bir söz kurşun kanar ha kanar
Kış acısı yazıklanır yüzündeki izlere
Ne keşkelerin ötesinde bin pişmanlık
Küllenmeyen köz düş kenet'i dişlere

Ve gölgende büyüyen çok açlıklar
Dağılıp giderler tek'erden çünkü'lü
Bir çivi kalmamıştır verecek Çünkü
Unut olur yemek yediği tas' tabağa
.
Ey varların dostları
Allanmış pullanmış y'alanlar

Bilin ki
Su'dur akar 
Kâh toprak altı kâh yer düzü
Nihayet denizdir yurdu

Bilin ki
Umuttur gözü
Mavidir sözü
Sevgidir közü
Çok acıların ardına
Gülmektir özü

Ey y'alanlar
Uzak hayallerin er' saatleri
İnsafı çatlamış bu kentin asil soyları
Selam olsun hiçliğinize bin selam

zaferakarsu**

CANAN


Sesime kor düştü erenler
Alev alev çığlığım ondandır
Bir dublenin ahına kanar düşlerim
Suyuna ağlayan rakı canandır

Sus şimdi şair/ gözün kanmaklı
İçtiğin ten günahı/ özün yanmaklı
Diline söz yoktur/ yazın sanmaklı
Yüzüne bakan melek canandır 

Gelme üstüme altımda çamur
Gökyüzü sen yağmuru/ sesi ıslanmış
Düşüne gün çoktur/ ışık karanlık
Geceye ayan gündüz canandır

zaferakarsu **

Bırakılarımız
Gidilerimizi affetmezler
Gidilerimizse
Bırakılarımızı unutmazlar
Bir kısır döngü döner ha döner

Zaman kifayetsiz bir sevda gibi
Dirilir her sabah kendi karanlığına

zaferakarsu * *

EKMEK KARASI


Madenci kardeşlerimizin anısına saygıyla..!!

EKMEK KARASI

Sanırdım ki
Ölünce girer insan toprağa bir
Fıtratımız budur diye bilirdim
.
İner yerin dibine
Hayat pahasına
Ömür gözleri / nasırlı elleriyle
Ak yüreği boyanır
Ekmek karasına
.
Boğulur ıslak nefesi
Hem suların üstünde
Hem suların içinde
Ama yerin dibinde

zaferakarsu**

OMUZ YÜKÜ



OMUZ YÜKÜ

Omuz yükü geçimlik eve
Bir yudum su biraz ekmek
Karda kışta çul örtünecek.
Sobaya odun yatağa uyku
Çoluk çocuk nafakası

Ve sokaklarda insan izleri
İnsanlıktan nasipsiz
Dar bakışlı bol yokuşlu
Ağır gelir gönlüme ne yük

Yağmur çamur sis içi kayıp rüzgar
Ağlamaklar korku susu ayıplar
Ve yalnız kalmak sessizi imgeler
Uzak düşlerin terk edilmiş umusu
Omuz yükü sığınmak öze

Ah yurdumun acıları ne ateş
Yandıkça közlenen sönmeyen yıldız
Asi yüreklerin bitmeyen kavgası
Can pahası özgürlük sevdası
Mavinin güneşe öksüz hasreti
Omuz yükü bağırmak dağlara

Yokluk işte fakirlik su ucuzu
Cep deliği el avuç yokluğu
Bir geçim derdi tutturmuş hayat
Köşebaşı fahişelere eyvallah
Erkeğin orospusuna da maşallah
Ne çok türemişler bu aralar
Omuz yükü isyan kadere

Nasıl da vurmuşum sırtıma
Nasıl da sığmış içime bunca
Sanki denizler bir kadehte
Ormanlar masa üstü vazoda
Nasıl taşımışım yıllar ağrısını
Bütün gök kanarken başımda

zaferakarsu**

Özür diliyorum Tanrım 
Cümle kötülüklerden
Sen sorumlu sandığım için 
Yani savaşlardan 
Yani zulümlerden
Yani yalanlardan
Ve ölümlerden

zaferakarsu **

YOLCU



YOLCU

Günler doğurdum gecelerin bağrından
Sabır türküleri düşledim bahar güllerle
Bitimsiz korkular kırarken dallarımı
Yalnızlık yankılandı betimsiz yengilerle

Kükürt kokulu akşamlarda
Kararınca göğün ışığı
Ölümün gölgesi düşer sesime
Susar kuşların şarkısı
İçimdeki kimsesiz yakamozlar
Çırpınır ha çırpınır
Küllüklerden sorulur ahvalim
Bir nefes mavi ha mavi
Sürünür gözlerime
Beyazını yalayarak dalgaların

Kırk yılın karları savrulur başımda
Kaç kışı kaç yazı bıraktım ardımda
Kimler vardı ardımda şimdi kim yanımda
Susarım ha susarım

Yağmurun yeşili düşünce gözlerime
El değmemiş demlerinde zamanın
Ağlarım ha ağlarım
Titrek haykırışlarına yüreğimin

Gözlerim denizlerin tuzu
Sabahlarım çürük bir gecenin hüznü
Kanarım ha kanarım

Ben ki
Renkli sevdaların yenik işgalcisi
Umut düşlerinin suskun sevgilisi
Kimsesiz akşamların bitiminde
Düşünce gözlerim sırlı camlara
Bilirim ha bilirim
Bakışlarım aynalardan dönen
Bir yalnız yolcu

Ben ki ben
Yolcu ha yolcu

zaferakarsu** RÜZGAR GÖÇÜ

OYUN


OYUN

Gece ki
Bir gerçek
Ne karanlık
.
Belki de
Bir oyunun figüranlarıyız
Akşamla sabah
Biri umut  biri umutsuzluk
İyi polis kötü polis / ilahi komedya

zaferakarsu**

30 Kasım 2017 Perşembe

MUTLULUK


MUTLULUK

Çöl sıcağında
Ayaz yalnızlığımın yoldaşı
Güneş gibi parlak
Ay kadar güzel gizemli
Geceden sessiz
Günden mavi
Dünden yarın
Yarından erken gelenim

Ağlama geçmiş hatalara
Kesip savurdun mu bir tutam saçlarından
Kederin rüzgarlara yüklenir
Yüklenir de denizlere salınır

Üzülme
Odur ki ummanlar
Temizler tüm kötülükleri
Söker pasını kara yağmurların
Titrek sesimizden

Bir çiçek
İlle de bir kök papatya
Dal verir yolumuza
Mutluluğumuz olur gecenin karasına
Ellerimiz daha bir kenetlenir
Gözlerimiz "belki de ilk defa"
Islanır sevinçten

Ve biz
İki can yürek
iki mahzun sevda
Daha bir severiz birbirimizi
Akar gideriz zamanın ötesine

Ünlenir umudumuz
Ağzında kızıl bir şafağın
Nefes dolusu yaşamak kalır bize
Bir de mutluluk ekmek
Ovalara denizlere dağlara
Ve bulutlara

zaferakarsu**

SESSİZİM


SESSİZİM

Savruldu yapraklar esen rüzgarlardan
Yağmurunda kimsesiz bulutların
Gittiler yuvadan göçmen kuşları gibi
Uçtular ayın durulduğu karanlıklara

Bin yıllık çınar dağıtmıştı saçlarını
Vurulduktan beri bu ılık meltemlere
Saklanacak bir şeyler var bu gecede
Paslı çığlıklar çaresiz yakarışlar

Yangınım ben sabahı yakan güneşe
Sararan vadiye dumanlı dağlara
Tenhada açan o yalnızlık gülüne
Gülüşünde ne kokular açan hüznüne

Oysa mutlu olmak ne yakışırdı sana
Ve ne yakışırdı sana beni sevmek
Sen nerelerde kaldın benim sessizim
Çok sevgiler hak eden benim dilsizim

zaferakarsu**kasım14

29 Kasım 2017 Çarşamba

YILLARIN YÜZÜ



YILLARIN YÜZÜ

Bulutlar karası
Göğün dibinde
Gölge var
Zamanı belirsiz
Öfkeli bir gece seyrimde
Ne uykuları vuran yağlı kurşun

Şafakta kırılmış güneş
Bir kızıl
Soluk kesik bağrımda
Hasret yanık
Havada veda kokusu
Havada gözyaşı
Yürüyorum
Kulaklarım çınlayan gün sesi
Yol kararıyor gök yarılıyor

Ve rüzgarın elleri
Kırık yağmur damlaları
Saçlarımda hüznü
Umut törpüsü zamanlar
Tiz sesli bıçak kesikleri
Yarasında
Kaybolmuş yılların yüzü

zaferakarsu**

27 Kasım 2017 Pazartesi

GEL SEN



GEL SEN

Sen evet sen gül yüzlü mor gülüşlü
Çok yılları vehmetme kendine
Mesele yüzündeki maskeyi çıkarmanda
Hele bir çıplak ol gel/sen karşıma
Bakalım/ sen seni tanıyacak mısın

Uzun insanların içinde kalmışım
Büyük düşüncelerle boş bir sokağa
Aleme meydan okuyan ve göklere
Hele bir yağmur ol gel/sen toprağa
Görelim/ sen seni yıkayacak mısın

Bir çiçek versem dalında ama
Kaç güzeli pay edersin rengine
Üste bir dal zeytin koysam uzatsam
Hele bir güneş ol gel/sen dengine
Bilelim/ sen seni boyayacak mısın

Bana bir düş versen eller kınalı
Hiç kurulmamış şöyle gözler sürmeli
Cümle yargılardan arınmış legal
Hele bir karar ol gel/sen ilâma
Susalım/ sen seni asacak mısın

zaferakarsu **

26 Kasım 2017 Pazar

AH AYRILIK



AH AYRILIK

İlk'in sevsem solarsın
Yazın desem kurursun
Sen son/baharsın
Zemheri ayazına koşarsın
Ah ayrılık
Kaç mevsime böleyim seni

Ne zamanlar kırılır içimde
Başımda yıl tozları
Günden güneşten artan
İçimde sen rüzgarları
Bulutları göğünde tartan
Ah ayrılık
Kaç türküye böleyim seni

zaferakarsu**

AŞK SÜRÇMESİ


AŞK SÜRÇMESİ

Zor konuşuyordu
Diline sürçüyordu kelimeler
Sesten hızlı büyürken zaman
Alnında kanıyordu teri

Çoktan unuttuğu
Sevda ateşini
Yakarken kalbine
Gök'ün bulutlara dua tuttuğu
Ham sabahlara akın
Kavruk bir gecenin külünde

zaferakarsu **

K /AÇ SESLİ BİLGELER



K /AÇ SESLİ BİLGELER

Bir kitap gibiydik
İlk açımı hayatın
İlk sayfadan bir cümle
Düşlerimiz kirlenmemiş mavi
Çocukça bir gülüş gülden kırmızı
Göz aklarımızda yanan

Sonra öğrendik mevsimleri
Hasreti hüzzamı yalanı
Zeki bir deli gömleği giyindik
Bütün renklerin kiriyle aklandık
Göğüste kırılmamış cam koymadık

Şimdi k/aç sesli bilgeler olduk
Bitirmeden kitapların özünü
Her şeyi bilen aslında ne cahil
Tepemiz topak topak bulutlar
Kirpiklerde timsah yaşları
Berrak değil ama
Dişi bir şehvetle kıvrım kıvrım kıvranıyoruz
Güneşin gölgesinde bir yalım

Ve insanız dedikçe tükeniyor insanlığımız
Çın çın kulaklarımızda çocuk gülüşlerimiz
Hafiften kanıyor sözlerimiz bir utanç
Söylenecek yalanların ecelsiz ayıbına

Biz insanlar k/aç sesli bilgeler
Her şeyi bilen sevgi yoksulu ama
Cehennemsiz ölümlerin yalancısı
Makyavelist felsefenin yılmaz savaşçıları
Çıkar temelli acımasız bir umarsızlıkla
Umutsuzluklar bırakarak doğmamış sabahlara
Ellerimizde dilden kalan kan kırıkları

zaferakarsu**

YEMİN-İ SUSKU



YEMİN-İ SUSKU

Cehennemim kalbinden haykırır sesim
Yokluğunda kavrulup tükenir nefesim
Bin kez ölür can ayrılık düşünce nefrete 
Bin kez doğar sana olan aşk-ı hevesim

Kaç eskimiş yalnızlıklar yaşadım sende
Baldıran zamanlarda ne yar'lar üstünde
Mavi yorgunluğu sızlar yorgun tenimde
Bu şişman ve arsız ülkenin Mayıs kentinde

Kimsesiz umutlar erittim cam kazanlarda
Çok yılların ortasında ve köşe başlarında 
Ey göklerin taranmamış saçları rüzgarlar
Kırın kanatlarınızı ne dağların taşlarında

Ola ki kapıları açılsa bir bir önüme cennetin
Suskum yemindir öze bıçak keser sözümü
Yansısız aynalara dökülür yüz-ü hiddetin
Kimselere vermem kör olsam dahi gözümü

zaferakarsu**

DÜŞ GERÇEĞİ



DÜŞ GERÇEĞİ 

Dalda ki yaprak su tutmuş 
Sabah çiy'i saydam damla
Duru bir saflık 
Gecenin açanı gün ateşi

Yolda ki rüzgar yanık sesli
Loş akan günler sessiz bulut
Öyle kuru öyle ıslak
Toprağın hasreti su yangısı

Ormanda yılan çatal dil
Kav atmış ömür taze yaşam
Ürkek soğukluk
Sıcağın duşu tırs korkağı

Zamanda umut gün rengi
Hoş bulmuş el sıkı toka
Güneş saati 
Özgürlük vakti düş gerçeği

zaferakarsu**

HAYAT DÖNMESİ



HAYAT DÖNMESİ

Bulutlar bilmez mi
Hasretlik türküleri
Gözlerde büyüyen hüzünler
Yürekte eriyen ıslaklık
Ve unutmak sancısı 
Güneşin yanıp sönmesi

Akşamlar gülmez mi
Yalnızlık şiirleri
Dillerde inleyen dizeler
Sözlerde vurulan özlemek
Ve sarılmak tutkusu
Denizin gidip gelmesi

Sabahlar utanmaz mı
Sensizlik uyanışları
Ellerde kanayan çiçekler
Saçlarda kırılan parlaklık 
Ve ayrılık vedası
Hayatın kendi dönmesi

zaferakarsu**