29 Ekim 2017 Pazar

YASAK SEVDAM


ŞAİRİN GÖZLERİ



ŞAİRİN GÖZLERİ

Ve gözler
Bir şiir tutturmuş
Türkü evveli
Mavi ağızlı
Bir gülüş umut
Uzanmış gölgesine güneşin
Kendi sesine teşne
Çıplak hevesler yanığı
Çok bakmaklar tadında

Ve gözler
Bir şiir tutturmuş
Türkü evveli
Akarken cılız derelerden denizlere
Uzak düşlerin ıslak bulutlarıyla
Toprak kurusu yaban otları altında
Kavuşmak özlemi kırmızıya
Ay dolanırken ıssız tepeleri
Sessiz akışkan yüreğe
Gamzeye açan aydınlık

Ve gözler
Türkü evveli
Mavi ağızlı
Heyecanlı ufuklu tırmanış
Kızaran tutkulu bir yangın
Sevdanın sesini bağırmak
Ne hazırlık yutulmuş nefeslerle
Genizde esrik hırıltılı inlemeler
Islak mutluluk tohumu
Döl yatağı utanması

Ve gözler
Mavi ağızlı
Bir gülüş umut
Kirpiklerde ağlayan rüzgar
Işığa çakan tirşe çıngı
Göğü doldurmak göğüse
Sevinç yumağı sarmaklar
Sınırsız bir sevi söz tutumu
Öpmek zamanı sevdayı
El dudak yetmiş iki dilde

zaferakarsu**

KAN VE DİL



KAN VE DİL

Bir dil' var
Orta yerde
Zeytin dalına asılı
Defne yaprağı rengi
Üstüne alan bulunmaz
Sevgi adında
Gül kokulu
Kanar durur
Kanar
Kanar

zaferakarsu**

Resim : Eren Keçeci

SENSİZ SEVDA / UYKUSUZ




SENSİZ SEVDA / UYKUSUZ

Ne zaman başıma bir sevda konsa / uykusuz
Yürürüm ıssızında kör yolların
Tan yeri ağarırken sahipsiz bir ağıtta
O mahmur yorgunluğumu bırakıp
uyuyan kara taşa / dinlence
Dalar giderim sıcak sancısına yalnızlığın

Bilirim
Bir tek yel uyumaz / umarsız
Sudan bu yana düşmandan gayri
Sonra
Yapraklar kuşlardan önce açarlar
düşlerini gelen gündüze / çığlık
Bilir misin
Bir de ben uyumam / sevdasız
Senden bu cana ellerinden ayrı
Sonrası
Kirpikler gözlerden önce kaparlar
umutlarını gelen geceye / sessizlik

Ne zaman başıma bir sevda konsa / uykusuz
Yürürüm ıssızında kör yolların
Tan yeri ağarırken sahipsiz bir ağıtta

zaferakarsu**



Dedi ki şair 
Sen çöl gibi çıplak
Ben güneşten sıcak
Yürek elde susuz ve kurak
Bir gölge olur muyduk sığınacak

zaferakarsu** 
Ekim 15

26 Ekim 2017 Perşembe

AYRILIK



AYRILIK
Toprak sessiz kıpırtısız
Yolları çoktan terkedilmiş
Yolcusu kayıp taşı bilinmez
Bir sevda ki gönülden silinmez

Bir dinginlik sarmış gökleri
Ağaçlar suskun rüzgarına küsmüş
Yağmurun bile takatı kalmamış
Her damlası bulutlarda asılı
.
Ben
Toprağın soğuk nefesine terkedilmiş
Taşı bilinmeyen kayıp yolcu
İçimde boğulan hüzünlerle
Nefessiz bir çığlıkla ağlamaklı

Bakışlarım hiçlikte
Ellerim yokluğa açılmış
Aklım şaşmış
Kafam karışmış
Kimim neredeyim ne yapıyorum
Bilmiyorum

Bir karamsarlık sarmış ruhu
Kocaman bir boşlukta
Dengesiz
Ne yaptığını bilmeyen
Çok zamandır gülmeyen
Yemeyen içmeyen ben

Ayrılığın acısı bu herhalde
Yürekte kanayan

zaferakarsu**

24 Ekim 2017 Salı

ay sarısı



ay sarısı

ellerim bir lokma aş
yürekse harlı bir ateş
güneş sıcağı iç kavuran
hasretin alev alev
yani dağların ötesi
denizlerin bu yanı
yıldızlar altı
ay sarısı
sen bir çocuk sayrısı
uzak bir umunun
suskun duası

gelsen diyorum
gülsen diyorum
bak seçim zamanı
koalisyon ufukta
olmazlar birliği
sıra bize değil mi

zaferakarsu**



Şiire doyamıyoruz ki...
Yine bir ŞİİR ŞÖLENİ için...
Bu hafta Konya'dayız arkadaşlar...
Bekleriz efendim...
.....
Senin en güzel yanın
Suyu gözünde
Ekmeği ocakda
Sözü özünde
Gülü dalında
Yüreği bende sevmen

zaferakarsu **

ŞİİRİN SESİ




ŞİİRİN SESİ

Şiir mi
Söz t/aşımı yüreğin

Kor bir yoklukta kanayan o
Umunun memesini emen mor
Yaşam yetisi açan çiçekler 
Bildik duygular ağzı esriklik

Şiir mi
Dil b/akımı yüreğin

Öpülen kızlar ve erkekler
Ne sevgiler içinde neşeli
Gözler saçlar cümle-i beden
Ateşin sustuğu nar-ı aşk

Şiir mi
Göz t/utamı yüreğin

Yasak sözcükler kitabı 
Mülteci duygular tutsağı
Basık arzular özgürlüğü
Kaçak b/akışlar ulağı

Şiir mi
Söz k/erimi yüreğin

Beyaz tenli kuşu ölümün
Güzel bir yalan sofuluğu
Yanak sızısı ayaz gamze
Ruhun sabırsız haylazlığı

Şiir mi
Öz b/oyası yüreğin

Kelamı barış bakışı sevgi
Mavi boyalı gökler sevdası 
Aşk-ı hürriyet

zaferakarsu**

23 Ekim 2017 Pazartesi


Ben ki güneşin bütün renklerini
Boyamışım maviye
Hem de hilafsız
Gelsin cümle ressamlar huzura

Ve her imgenin şiirini yazmışım
Sonbahar ayazında ilkyaz gülüşünde
Çağırıyorum şairim diyen her yazanı
Ağlamadan hiç bir nesirin kaleminde

zaferakarsu **

OF Kİ OFF



OF Kİ OFF

Offf off
Uzun içtim bu akşam
Dibine kadar
Kadehte sen mezede sen
Sohbeti sakladım ama
Aklımda sen özümde sen
Tüy gibi hafif taş ağırı sen

Okyanuslar içtim sek
Beyin bilinci inan
Ben seni sevdi tek
Havada hasret yanığı
Havada papatya nazlı kokun
Bir de sesin dönüyor kasette
Öyle hüzzam öyle esrik öyle uzak

Nadir yaşadım duygusunu aşkın
Olmaz ki her daim
Ekmek değil su değil
Bakkaldan alasın
Aşifte değil ki yolda bulasın
Dün karası can yarası
Çok yıllar arası bir çiçek
Ve koklamak ağrısı bir yürek
Ömür yangısı iç yangını sevda
Olmaz bir zamanın olmazı

Sorarım şimdi
Aşk zaten olmaz değil midir ki
Okunmaz kitap
Yazılmaz şiir
Yasak umut / düşünmek
Ve elleri bağlı
Gözleri mil'li
Sözleri kesik
Gönlü viran
Evi talan
Yolu hicran bir savrum diyeti

Ne mi olur gelsen
Hiç
Sadece
Gece gündüz
Kara beyaz
Soğuk sıcak
Hüzün gülüş
Susku umut
Sen ben
Ben sen olur
Hepsi bu olur
Daha ne olsun be kadın
Daha ne olsun
Bir olur biz oluruz
Ötesi var mı

zaferakarsu**

22 Ekim 2017 Pazar

ANLAMSIZ VEDA




ANLAMSIZ VEDA

Kefensiz demleriydi
Yorgun zamanın
Denizlerin uykusuna
çok nefes vardı daha
Barut kokan bakışların
gözlerimi vuruyordu
Benimse yüreğim
bir ürkek çocuk
Örselenmiş aşkların yılgın mağlübu

Lacivert bir akşam
çöküyordu gündüze
Gökyüzü
kasvetli bir yalnızlığa akıyordu
Gece bulaşmış dağlardan
akan rüzgarlarla
Yağmur bulutları yüklüyordu başımıza

Ve koyu bir sessizlik çöküyordu sözcüklere
Çok yılların kavgası
dudaklarında yeşeriyordu
Saçlarındaki aklara inat
esrik bir öfkeyle
Kurşunların içimdeki kuşları vuruyordu bir bir

Ve ben
daha bir kanıyordum kendime
Susuyor susuyordum
iki siyahın ortasında
Kanatlarımın yarasıyla
gölgesinde umutların
Hummalı bir aşkın anlamsız vedasında

zaferakarsu**

UMUT MAVİSİ



UMUT MAVİSİ

Mavi 
Renklerin en hası
Gecenin vurgunu
Denizin teşnesi
Düzündeki gemi
İçindeki balık
Ve sözlerin
Kirpikleri gölgeli
Kucak kucak güllerle
Dört nala mavi düşlerle
Pencere önü menevişler

Mavi
Ruhumun yüz akı
Umut boyası
Başımdaki sevda
Nur-u şık 
Gecesiyle döllenen günde
Bakışı dağların şafağı
Nefes nefes rüzgarlarla
Sabah tenli şarkılarla
Doruğu karanlık yorgunu güneş

Mavi
Mutluluk yüzüğü
Çok umuların en başı
Kilitli kapıların açılışı
Kör zindanların yıkılışı
Ve gözlerimin derini 
Leb-i derya
Kristal gülüşlerle
Çiçek açan yüzlerle
Yüreğimin berisi
Bilsen nasıl seviyorum seni
Umudumun mavisi

zaferakarsu**

21 Ekim 2017 Cumartesi

İÇ YANGISI

İÇ YANGISI

Uzak denizlere düşmüştü
Yüzleri hasret boylu şiirler
Gölgesini arayan gün misali
Kesif bir iyot kokusu genizde
Yanakları tuz yanığı basmıştı
Yaşlanmış bir yaraydı iç yangısı
Tirşe renkli dalgalarda eriyen
Aşk bakışlı umular yalnızlığında
Güneşten balkımalarla inleyen
Kumlara çizilmişti hüzünün resmi
.
Şimdi
İç hesaplar çarpılıyor usumda
Dünkü gece yaşanır mı bugünde
Ne mümkün mü yarın ki tez elde
Göğü bölsem ikiye yarısı sen de
Öbür yarısı kalır mı ki ben de
Ya bulutlar rüzgarını arayan
Ve o hüzzam saatleri akşamın
Gül mü görünürdü gözüme
Yoksa güz mü sarardı yüzüme
Bilinmez bir denklem elde sıfır
"Ölümün uğurlu sayısı kalan"
.
Yarı sarılmışım toprağa
Gözümde rengi mezar güllerinin
Aynı sararmışım yaprağa
Sözümde cengi sevda dillerinin

zaferakarsu**

20 Ekim 2017 Cuma

HASRET BOYU YALNIZLIK



HASRET BOYU YALNIZLIK

Akşamın yorgun demleri
Doldurdunmu ömrü kadehe
Güneş batar gözlerinde 
Esrik bir yel savurur hiçliği
Denizlerden bu yanı
Sıla ötesi hüzün
Ateşten sıcak
Gözden ıslak
Don ayazı her nefes
Gerisi hasret boyu yalnızlık
Ve hüzün yamalı bir gece

zaferakarsu**

BAHANE MUSLUK



BAHANE MUSLUK

Mevsimlerden en çok 
Sonbaharı severim ben
Ağaçların yaprakları dökülür
Daracık sokaklarda camların önü açılır
Ses erimi manzara ortalığa saçılır

Karşı evin ikici katında
Bir kadın otururdu
Boşanmış daha otuzunda
Benden biraz büyük
Öyle alımlı öyle güzeldi ki
Görenler onsekizinde derdi
Bazen sarıydı bazen karaydı saçları
Sık sık değişirdi bakışları
Dul kalmış üzüntülü der geçerdim
Gördükçe karşı pencerede
Pek bakışırdık 
Çok kere gülüşünü dökerdi yüzüme
Mahallede herkes ondan bahsederdi
O'ysa kimseyle konuşmaz bana gülerdi

Yine günlerin birinde 
Kasım'ın yirmisinde
Cuma'nın ertesinde
Akşamın yedisinde
Bozuk musluk bahanesinde
Ricaların ardına
Utangaçlığımı gizleyerek
Ayaklarımı sürüyerek
Çocuksu ürkeklikle girdim salona
Perdeler çekili cam fanus içi
Her şey olması gerektiği gibi
Duru bir güzellik 
Eşyasına yabancılık çekmeyen
Tam karşımda 
Gözlerime gülümseyen
Musluk falan derken 
Ürkeklik ruhumu terk ederken
Usulca dokunuşları 
Tepe noktası heyacanımın
Kulaklarımda şehvetli fısıltıları rüzgarın

Yüreğim 
Çatladı çatlayacak
Bir sıcaklık dalgası içimde 
Parladı parlayacak
Damarlarım kifayetsiz kanıma 
Çağladı çağlayacak
Ve dudaklarımda ilk öpüş fırtınası
"Nefes nefese nefesler"
Yırtılan gömlek 
Orta yere bluz düğmeleri
Ateşten sarılmalar artanı okşayışlar
Saç saça baş başa bir kavganın kalanı
Kanepe üstü tek vücut olmuş yatışlar
Nefes nefese kesik nefeslerle 
Arzulu tutkulu
O yılların suya hasretiyle kavrulan Çöl gibi ayan
Ben kor içinde buzdan kılıcını çekmiş 
Bir kahraman
Ve suskunluk 
Bir dinginlik saç telinden yayılan
Muhteşem açlıkların doyumunda savrulan

İşte bunun için çok severim sonbaharı
Başka hiç bir şeyden değil
Ağaçların yaprakları dökülür
Camların önü açılır manzara saçılır

zaferakarsu**


Dünün sevdası 
Gün'ün paslı yağmurları 
Yarının güneşine 
Ertesi bulutlar

Ne yapmalı usta
Dün'ümü unutmalı 
Gün'ümü yaşamalı 
Yarın'a ne ummalı

zaferakarsu **

ÖZGÜRLÜK KAVGASI



ÖZGÜRLÜK KAVGASI

Günden mavi güneşten sıcak
Ay ışığında yıkanmış
Düşlerimiz vardı bizim
Dorukları bulutlara yaslanmış
Hasreti gözlerimizde yıkanmış
Öyle saf öyle temiz sütten ak
Tenimizi okşayan rüzgarlardan öte

Hep dik durduk hayata
Ne yar olabildik ne yaren
Bir çıplak eldik
Bir sıkılı yumruk
Ne tekildik ne çoğul
Hep asi olduk geceye
Işık olduk karanlığa
Yalnız kaldık yılmadık
Korkmadık yıkılmadık
Yaşadık ölümüne 
Yürekte saklı kor sevdamızı
Adı özgürlük olan

*zaferakarsu**
nisan 1991

19 Ekim 2017 Perşembe

MUTLULUK



MUTLULUK

Çöl sıcağında 
Ayaz yalnızlığımın yoldaşı
Güneş gibi parlak
Ay kadar güzel/ gizemli
Geceden sessiz
Günden mavi 
Dünden yarın
Yarından erken gelenim

Ağlama geçmiş hatalara
Kesip savurdun mu bir tutam saçlarından
Kederin rüzgarlara yüklenir
Yüklenir de denizlere salınır/ 
üzülme

Odur ki ummanlar 
Temizler tüm kötülükleri
Söker kara yağmurların pasını 
Titrek sesimizden

Bir çiçek
İlle de bir kök papatya
Dal verir yolumuza
Mutluluğumuz olur gecenin karasına
Ellerimiz daha bir kenetlenir
Gözlerimiz daha

Ve biz iki can yürek
Daha bir severiz birbirimizi
Akar gideriz zamanın ötesine
Ünlenir umudumuz
Alında kızıl bir şafağın
Nefes dolusu yaşamak kalır bize
Bir de sevgimizi ekmek kalır 
Ovalara denizlere dağlara

*zaferakarsu
ağustos 2012

18 Ekim 2017 Çarşamba

İLKYAZ YEŞİLİ




İLKYAZ YEŞİLİ 

Bulutlar mı kirpiklerde ağlayan 
Kuşlar mı akşamlara ağıtlanan
Ekim mi yoksa başımızda dellenen
Öyle kızıl/ öyle kızgın/ kışa yetkin

Yapraklara vedalı kestane ağaçları 
Sabırlı bir zemheriye kur yapıyor gibi
Durmadan büyüyen o hırslı karanlık 
Ömür çarkını boyuyor kendi rengine

Öyle ki dondurur suyu ve elleri
Yeni bir ton kuşanır tunçtan sabahlar
Susar cümle çiçekler ve dilleri
Hazana kanar bereketli topraklar

Böyle havalarda mı tükenir sesi
Dağların gamzesindeki gülüşlerin 
Ya göçmen kuşları yazına ağlayan 
Yuvayı terkeden güdüsel kaçışların 

Artık ay'ın ayazı kimliksiz geceler
Gündüze baskın ve kahpe sevdaya
Ve gökçe pençeleri kanlı serçeler 
Buzdan daneleri ekerler zamana
Düşlerinde ilkyazların yeşili 

zaferakarsu **

GÜNEŞE SELAM




GÜNEŞE SELAM

Söyleyin güneşe gelsin
Rengini tutmak istiyorum gözlerimde
Giderken küskün vedaların ardına
Suskun bulutlar atıyla
Düşlerin karardığı sessizlikte
Demir duvar dört yanda

Bakmak istemiyorum geriye
Cümle anılarım tutuşur
Söyleyin papatyalara
Sarı beyaz taç yapraklara
Açmasınlar aşkı yalanlara
Salınırken mavi sabahlara

Havada hicran / hava pas kokusu
Yürekte yas / yürek ricat borusu
Ve can sızısı göz kapatması
Susuz ruhumun başına yağan
Kan yağmurları beter-i boran
Değmesin kimse kara hüznüme

Koca şehirde olmamıştır böyle
Sevdasından ölümü doğuran
Toprak bakışlı vedalara güneş gömen

Uyurum şimdi hiç uyanmadan
Otlarda ağaçlarda tohum tutarım
Ve şarkılarda gün açar umudum
Kuraklıklar içinden sisi yararak
Sesim kanar serseri sokaklara
Güneşi yontarım el tırnak tel tel
Serperim ışıkları kör pencerelere
Köşe başlarında ne sevinçler içi
Ki açılsın gözlerim yeni sevmelere

Söyleyin güneşe gelsin
Benliğim hazır buz ateşinde yanmaya

zaferakarsu**


Ne fazla ağrıyorum
Ne eksik ne de yarım
Sen gibi ağlıyorum
Can yarim canan yanım
Gitme sen kadar varım

zaferakarsu * *

17 Ekim 2017 Salı

AŞKA VEDA



AŞKA VEDA

Mor şafaklı dağlar 
Açarken doruklarını güneşe
Yürüyeceğim koklayarak gülleri
Gözlerim ıslak çiylerle bir yaş
Saçlarımı yıkayacağım rüzgarla

Dönüp geri bakmak yok bana
Ne bir söz bırakacağım geriye
Ne de düşüneceğim senden yana
Üç kuru dize terk edeceğim sadece
Ne eksik ne fazla

Seni sevdim
Seni seviyorum
Seni seveceğim

*zaferakarsu**

GÜNEŞ VE BİZ



GÜNEŞ VE BİZ

Bir yıldız baş üstü asılı
Çokların ıssız tanığı
Ne yokluklar ne savaşlar sessizi
Hasretler mutluluklar rüyası
Nefes nefes tükenen ömrümüzün
Toprak kokulu rütbeli bekçisi
Yine de farkında olmayacak olan
Bazen duvar örse de bulutlar
Vazgeçmeden hep aynı yerde duran
Bir kadim yalnızlık bilgesi güneş
.
Bir uzun ışık seli
Varlık temeli 
Hayat başı 
Gün anlamı
Sabah
.
Bir insan akıl üstü zekalı
Çokların çılgın mucidi
Ne bilimler ne teknolojiler
Huzur ve refah seviyesi
Telaş içinde akan çeşmesi hayatın
Şükür bakışlı dualar kutsalı
Yine de bilincinde olmayacak olan
Bazen türünün savaş ustalarının
Sosyal yalanlarına kanmadan kalan
Bir ilim irfanı cennetlik insan
.
Bir akıl çocuk ilim
Uçmak heyecanı
Bilmek sırrı
Uygar yaşam
Medeniyet
.
Sen zerre-i can
Ben zerre-i can
.
Zaman rotasız durağan 
Zaman kendi içine akan
Biz an'da aşka tutunan
Zamanda intihar kuşanan

zaferakarsu**






Gönül işte
Dağdan akan nehir misali
Kâh coşkun deli dolu
Kâh düz ovada / durgun
Ama hep bir olmaza vurgun

zaferakarsu**


CENNETİN DUDAKLARI





CENNETİN DUDAKLARI

Ve
Cennetin dudakları
Cehenneme gülüyordu 
Hurilerin gözlerinde
Ağ günahların sesiyle

zaferakarsu**


HÜZÜN

Akşamın yorgun saatlerine 
Çöken lacivert gibidir hüzün
Kuşların bıraktığı izler altında
Yaz ateşleri içinde üşür yüzün

Zehirli hançerler saplanır böğrüne
Acımasız zamanın puslu yollarında
Ölüm rengi bir sarılık dolanır başına
Umutların küllenir tükenir son sözün

Gece rüzgarları olursun bir serseri
Alkolün en koyusu damarlarında kanar
Karanlığın fahişeleri emer kanını
Gölgesinde sessizliğin kapanır gözün

zaferakarsu**

ŞARABİ HÜZÜNLER




ŞARABİ HÜZÜNLER

Şarabi hüzünlerin koyuluğunu
Yakıyor mor büyülü esmer akşamlar
Derinde bir mezarın sessizliği
Resimlerde ağlıyor ıslak sabahlar

Yalan gülüşlere aldandı bu gönül
Ne ömürler büyüttüm vefasız aşka
Uykularım seyrinle barışıkken
Söyle ne kaldı bana yağmurdan başka

Eflatun bir çığlıkla içlenir sesim
Çok yılların yasını taşır gözlerim
Tenine saçına dokunmak varken
Yaz günleri güneşte üşür ellerim

Umarsız bir sevdadır girmiş kanıma
Ayın karanlık yüzü düşer payıma
Ne yapsam da yolum gider uzağa
Umuttur yine beni saklar sabaha

zaferakarsu** 

DÜŞ TUZLARI II




DÜŞ TUZLARI II

Gün batar mor bir akşam çöker serime
Yastığımda sen bakışlı düş tuzları
Ellerimde vicdan vicdanımda bir el
Hesabında kırmanın o soğuk buzları

Suskundur gecem hep senin susunla
Tavanda birikir kimsesiz yaşlarım
Olmazların vurur kanatır yaramı
Sensizliği sağır duvarlara taşlarım

Akşamlarım hep aynı ve gecelerim
Kıskanmış duyguların yangısı sesim
Gönüle hoş bir gülüş ne uzak bana
Aşk mağlûbu günde kesilirken nefesim

Şimdi
Sabahlarım bulutsuz gök yağmurları
Sözden söze vurulan yağlı kurşunlar
Bütün yokluğunla kanıyorsun tende
Ruhumda tutuşurken paslı şafaklar

Canım yanıyor vuslatın dibek taşında
Açmamış her gülün yanık ahı yaşımda
Ezberlerim bozulmuş durur karşımda
Tutmamış her duamın yazık vahı başımda

zaferakarsu**

İZLER



İZLER
İzler
Ah bu izler
Toprakta
Dertli ayaklar
Parmakları uzak bakan
Akşamın ucunda
Can çekişen
Tutunmuş kıyısına bulutların
Rüzgarın gölgesinde 
Ritimsiz savruk

İzler
Ah bu izler
Yürekte
Benden gittikçe 
Kanayan
Tükenen umutların kalanı
Şavkında karanlığın kaybolan
Hüzün yüklü bir sessizlik
Gövdesini kaybetmiş ağırlık
Gözleri kör çığırtkan sağırlık
Ruh savrumu derin çığlıklar

zaferakarsu**

16 Ekim 2017 Pazartesi

ZAFER AKARSU / RÜZGAR GÖÇÜ




Bu nasıl rüzgar
Sağdan soldan vuruyor
Ne yana dönsem
Göç oluyor hüznüm
Gidip gelip beni
vuruyor.

Zafer Akarsu

GÖZ GİTMESİ





Yıl uzamı yol uzağı bir sevda közün
Kumsala kazılıyor mezarı üstü deniz
El parmak tırnaklar kırık,küreksiz
Ve hayat hep bir dizesi eksik şiir
Ve bir eksiği çokların iç yalnızlığı
Gölgeler dünyasının esrik rüzgarı

Gözlerim kapandı,kirpiklerden
Gitmeklerdi,küllenip k/özlenen ateşle
Kabaran dalgaların oynak köpüklerinde
Kış büyüten terlemiş bir yaz sonu
Binipte gecenin o kara sandalına
Gitmekler ki gelmekleri imkansız

Zafer Akarsu


Aynı gök altı
Şehir içi,el erimi
Su berrak,gün sıcak
Bir sevda,baş döngüsü
Seçilmiş bir yağmur
Bilgi ötesi,bilinçli
Göz ıslak,can sırılsıklam
Sabahlara nemli bir umu...

zaferakarsu**



İÇSEL BİR GEZİNTİ II




İÇSEL BİR GEZİNTİ II

Nefeslenmek
Akşamın bir gölgesinde
Dalgın bakışlarla
Geceye koşan saatlere
Dinlemek dikenleri
Kararmış çalılar üzerinden
Köye dönen koyunların
Çıngıraklarını

Göğün batısında
Ayrık otlarının
ezilmişliğinde
Seyretmek
Kızıl bir akşamın kaçışını
doğudan
Ne dağlardan basan
karanlığa kasvetmek
Ne de uzayan titrek ışıkları
umar tutmak
Anlamak ama
Bir cılız derenin denize
koşmasını
Suları arşa varmadan
Yaz günü ölüm vurmadan
Dökülürken
Nice kayalardan tel tel baş
üstü
Saygılanmak
Toprağın çatlamışlığına bir
selam

Ve hayaller akarken
Gecenin ıssızlığına göz
göz
Bilmek
Hayatın yolculuklardan
ibaret olduğunu
Hüzünlerin sevinçlerin
bize ait olduğunu
Öğrenmek
Gitmeklerin kendimizden
kaçış olduğunu

zaferakarsu  **





KARA BOYALI YARIK GÖKYÜZÜ

Gökyüzü yarılmış karaya boyanmış
Şimşekleri çakıyor bütün gürlemesiyle

Yağmur bir garip yağıyor bu akşam
bir önden geliyor bir soldan vuruyor
Aklım sığınacak bir saçak derdinde
Her damla bir kurşun iliğime duruyor
İmansız bir gülüşle dinmez peşimde

Rüzgar hiç bu kadar zalim değildi
Sille tokat girmiş viran yüzüme
Dudaklarımdan çalma bir ıslıkla
Yaslı ağıtımı söylüyor gözlerime
Anılardan kalma şeytani bir kılıkla

Ve boşlukta dönüyor ağrılı başım
Demirden göğün içinde savunmasız
Taştan adımlarla gidiyor ayaklarım
Sis basmış kasvetli yollara umarsız
Bir yaranın tuzuyla sızlıyor yanaklarım...

zafer akarsu

İÇSEL GEZİNTİ


İÇSEL BİR GEZİNTİ

Ufukta üç ton kırmızı
Belki alnının yazgıları
Göğsündeki yanık
güneşten kalma
Kararıyor ince bir sızıyla
Yıldızlar doğarken
akşamlara
İçinde nefes nefese yılgın
adımlar
Koyu sessizleri kanatan

Zamana yazılan bu şiirler
Kim de tutar demini
Hangi dağa yaslar uykusuz
düşlerini
Nasıllar nedenler
sorgulanır
İdam sehpaları kurulur
vicdanda
İntiharlar solunur
Ölümün o karanlık erinci
Yıkanır benliğin masum
gülümsemelerle
Gözlerinin önünde
çağlayan devasa çavlanlar
Gecede bir puslu günah
perdesi
Hatıraların bu yanı /
çığlıkları bağırtan
Esrik rüzgarların sesiyle
Sabahlarda ağlayan

Ve saçlarında asılı ömürlük
kelebekler
Uç uçabilirsen uzak
denizler ardına
Islanmadan
Ayaklar uysa da gitarın
sesine
Kimliksiz uykular kanar mı
rüyalara

Ey can içimdeki fer
Kırık dökük düşünceler
Kuşanmış sözcükler
Örselenmiş duygular /
eğik başlı susmalar
Ellerinde solgun sevgi
demetleri
Hangi umudun ruhuyla
çıkıpta yolculuklara
Liman liman gezdirirsin
gönlünü
Tekne çürük sen yıllanmış
Nedir ki aradığın
hangi mutluluk bekler ki
seni.

Zafer AKARSU