19 Ocak 2018 Cuma

YİTİK SEVDA


YİTİK SEVDA

Düşlerimi yasladım dağ yangınlarına
Dalgınlığım asılı gün batımlarına
Son yağmurda düştü göz pınarlarıma
Bir sevdanın mağlubu mağlubuyum ben

Bu kentte arama yitik sevdanı
Hasreti sar kağıda tütün yerine
Hüzün düşür geceye yıldızlardan
Bir bakışın kalsın bana yadigar

Gideceğim bu viran viran şehirden
Ellerimde bir nefes nefes istanbul
Suskunluğum bağıracak isyanımı
Dillerimde bir nefes nefes istanbul

Zafer Akarsu

13 Ocak 2018 Cumartesi

İMZA GÜNÜ




İKİ ŞİİR DİZESİ

Bir şiirin iki dizesiyiz
Sen başta ben sonda
Vurulmuşuz imgelerimizden
Sen virgül ben nokta

Biraz maviyiz biraz deniz
Öyle hırçın öyle özgür
Boyanmışız gözlerimizden
Sen kırmızı ben yeşil

De ki sevgi olsun yolumuz
De ki kardeş olsun adımız
De ki barış olsun ahdımız
Sen gülüş ben mutluluk

Adını sen koy/ mesela İstanbul
Ünsüz feryatların çığlığıyla
Seviyor çiçeğinin hüznünde
Sen papatya yani/ ben tâcı

Gecenin karasıdır tan yerinde ağlayan
Terkisinde akşam vakti hüzzamları
Ufukta dünyasına çağlayan bir güneş
Puslu sakalıyla yokluğuna bin isyan

Kem yazar mı hiç şair şiirine
Meşk sofrasında aşkı aramaz mı
Velev ki ayrılık düşmüş sineye
Öte yanda sualini soramaz mı

Dedim ya bir şiirin iki dizesiyiz
Bazen saz oluruz dağlara
Çoğu zaman da söz göklere
Şark çıbanı gibi belli özümüz
İnsana çıkar illa yönümüz
Ne yangınlara teşnedir közümüz
Yar yüzüdür yeryüzüdür can sözümüz
Yaban çileği böğürtlen gelincik çiçeği
Cümle kuşlar/ serçe dahil ve turnalar
Yaprak kanat semayı yırtan
Dişten tırnaktan boğazdan artan
Doğum günü vuslat vakti türkü cemi
Biri birine kavuşmayan iki dize
Bir şiirin içinde kanayan
Uçları yanık sevda mektupları

Çek kalemi şimdi şair
Vur imgenin ince beline
Dilini bekliyor şiir
Kur zamanı aşkın seline

zaferakarsu**

12 Ocak 2018 Cuma

BİR YALNIZ' / ADI YILMAZ



BİR YALNIZ' / ADI YILMAZ

Bir adam vardı
Adı Yılmaz'dı
Zamanın erken vurduğu
Solundan yaralı
Çok avlakların yiğit avcısı
Attığını vuran vurduğunu seven
Sevdiğini yaşayan bir yalnız'

Susarak içindeki gamı gri kaldırımlara
Yalan ışıkların rengine vurulur
Masalar mezesi faturalar has'ı olur
Şark kurnazlarının abdalı / güzeller gözdesi
Adı Yılmaz'dı

Ne ki
Yalnızlık bir zalim kurşun
Yürekte inleyen derin sızı
Arayanlar bulur da onu
O bulamaz arananı
Hep hüsran hep hicran
Lakin hep dik duran
Duruşuyla gönül çelen

Dilinden bal damlardı
Bakışı yürek yakardı
Hoş sohbetlere akardı
Dar' yardımına koşardı
Adı Yılmaz'dı

Sonra küstü hayata
Havaya toprağa suya ve ateşe
En çok da sevdaya
Aç'da kaldı / açık da
Kimseler bilmedi ama
Bir kendine kızdı bir de yumruğuna
İnmedi diye sebebine
Yaşadı yine de
Şerefsizlere inat çok şeref
Hem de işin kolayına kaçmadan
Adı Yılmaz'dı

Gün geldi
Düstûrsuz bir zamanın
Olmaz bir dem'inde
Yersiz' bir mekanın cem'inde
Bilmeden istemeden /
Bilerek isteyerek
Sürdü göğsüne bir yalım alaz
Yolların yorgunu
Bir duruş vurgunu
Ateşler içi bir humma

Yeni bir dünya kuruluyordu
Sürgün bir aşkın şıvgalarında
Mutluluk ne zordu bu yaşlarda
Dört elle sarılmalıydı sevince
Sevdi de içinden geldiğince
Adı Yılmaz'dı

Günler ayları aştı
Yürek dile vurdu
Herşeyin gözünde'
Küllenmiş suskuların közünde'
Papatya nazlı geceler özünde'
Bütün olmazları bir ele toplayarak
İç savaşların ardına
Sözlendi aşkını / can bildiği canana
Canan ki bir afet
Taş gibi zerafet
Dahası gülüşü cennet
Her yanı merhamet

O ki dertlendi derdini yalnızın'
Evet dese olmaz / hayır yazık düşer
Ruha hoş gelen sohbetlerle geçti uzaklar
Kâh anladı kâh anlamadı / olmaz dedi
Belki dedi / zaman içinde dedi
Herşeyi dedi de / bir gel demedi
Olsundu
Ne parlak ışıktı belkisi

O koca adam
Şen şakrak bir şerçe gibiydi artık
Kanadı kırık boynu bükük günler
Takvim yapraklarında yırtık
Adı Yılmaz'dı

Ta ki
Mesafeler denk gelip
Ses eriminde buluşuncaya dek
Yaş haddinden / yer' yüzünden belki
Belkiler olmaza durdu
Ertesinde sudan bir hiçten
Biraz da özensizlikten
Ya da bir dost' yüzünden
Kapandı kapıları sevdanın
Bulutlandı umutlar
"Yağmur yağdı şimşek çaktı"
Yüreğine kan aktı
Empati yaptı
Kabahati kendine yıktı
Adı Yılmaz'dı

Oysa ne düşler kurardı
Dünü unutmadan yarını tehlikeye atmadan an'ı yaşamak
Ne zehri vardı dilinde ne de çatalı yılanın ve yalanın
Sırtlandı ayrılığı bir / çekti gitti gidilmeze
Peşinde kucak kucak yağmurlar ve sancılar
Yine de özrünü eksik düşürmedi dilinden
Hiç birşey gelmese bile elinden
Sustu /
Suskusu ömre bedel sessizlik
Ötesi net bir belirsizlik
Sonu hüsranlı kimsesizlik

Nihayet
Dönüp bakınca ömür törpüsü günlere
Yıllanmış duygular gibi kısıldı gözler
Sızılı bir gülüş bırakarak duvardaki sırlı camlara
Aşk vurgunuyum dedi bir sebep / başka demedi
Çekti cümle günahları sırtına
Yürüdü karanlıklara ah'lar içinde
Ufuksuz limanların yalnızlığına / bir yalnız'
Adı Yılmaz'dı

zaferakarsu**

10 Ocak 2018 Çarşamba

İÇSEL BİR GEZİNTİ XXVII


İÇSEL BİR GEZİNTİ XXVII

Gecenin bir yarısı
Şehrin ışıklarına vedalı
Bir yamacın kimsesizinde
Sırtımda bir yalnız köknar
Yaprakları ağlamaklı
Ben mi daha içliyim 
Yoksa o mu benden / bilemedim

Hiçliklerin dibindeyim bu gece
En'lerin kanadığı o boşlukta
Yazık bir türkü dillenmiş sesim
Ezgisi kırık sözleri intihar

Önümde bir parça peynir / akşamdan artık
Elimde bir şişe kırmızı / en koyusundan
Ve ışıklar karanlık ürkeği /titrek
Ve her titrek bir tabut zifire / korkak

İçiyorum gittiğinden bu yanı
Afakanlar basılı göğsüme inat
Cebimde yokluk cebimde gece
Damağa zengin oluyor bu yoksul tad

Daha mı kolay 
Sarhoşken seni gömmek karanlığa
Bilmem 
Hiç düşünmedim
Ya da daha mı zor
Ayıkken seni çizmek aydınlığa

Ölümün ışıkları son kez titredi yüzüme
Vakit tezcanlı tanyeri evveline vurdu
Son yıldızı da gecenin battı batacak
Belki de hayat bize aynı yıldızı kurdu

Zaman kendi deresinde akıyor
Aktığı yerlerde ne umutlar yakıyor
Sussan olmuyor bağırsan dolmuyor
Giden mi kalan / kalan mı giden kimse bilmiyor

Bir nur-u şık duruyor başıma / mavice
Şafağın ardına bin tonuyla kızılın
Gecede kutsanmış günahlardan muaf
El değmemiş taze u/mutlu bir sabah

zaferakarsu * *

İÇSEL BİR GEZİNTİ XXVI


İÇSEL BİR GEZİNTİ XXVI

Şimdi sen yani okuyan 
Yani en farklı olan sen 
Durduk yerde birdenbire 
Yani aniden
Aşık olsan birine 
Yine böyle sitem eder misin şaire

Ya da 
Ağzındaki küfrü boşalır mısın sevene
Ne bileyim
Hassikdur der misin o yüreğe
İşin kolayından 
Sütün kaymağından

Velev ki dedin
O vaz geçer mi sevdiğinden

Bütün mesele bu hocam
To' sevmek or' not to' sevmek
Suyun akışından
Göğün bulutundan
Göz görümünden
El tutumundan

Sence çözülür mü bu mesele üstadım
Sevdanın resmi yapılır mı Erdinc
Hayatın en zorundan
El ele gezmelerin ötesinde
Gözyaşının berisinde
Otobanın o son çıkışında
Ömrün bu demli sonbaharında

Ne dersin Erdinç
Çaldığın sazlar söylediğin türküler
Denk gelir mi sevdaya
Ya benim okuduğum şiirler
Boyanır mı sefaya

Neyse 
Günahlar boyu bir kader kurbanıyız
Aslında bizler bu alemin 
Gül yüzlü bu hayatın masum tonlarıyız

Girdiğimiz günahlar
İşlediğimiz sevaplara denk gelir
Öptüğümüz kızlar yanımıza kâr kalır
Kalır mı

Kalmasına kalır da 
O kızların dudakları 
Vebalsiz sabahlarda 
Vicdanın kanlı hesabında
Kalbimize yar kalır Erdinç

Ah Erdinç ah
Çok kızları sevdik de
Ne yar bulduk
Ne yaren olduk
Bir kızıl goncaydı' yürek
Ne ne külbe olduk ne kürek

zaferakarsu * *

İÇSEL BİR GEZİNTİ XXV


İÇSEL BİR GEZİNTİ XXV

Bir sensizlik büyüyor ellerimde
Hangi kahrın yokluğuydun sen balım
Papatya gülüşlü sabahlar yanarken başımda
Hangi arıya han oldun sen gülüm

Gün güneşe kanar
Güneş geceye
Gece sana
Sen hangi şafağa renk oldu yarim

Akşam mıydı bizi bizden ayıran
Yoksa hüzün müydü seni ele kayıran
Ya gözlerinde ağlayan çığlıklar
Sen hangi ağıda can oldun canım

Ekmeğimin tuzuydun
Tuzumun tadı
Tadımın adı
Sen hangi cisme var oldun aş'ım

Daha yüzüm sürmemişti yüzüne
Daha tenim doymamıştı tenine
Giderken dönülmez yollar körüne
Bir garip ademdim aşkı ehline

Sus diyorsun bana ağlama
Elde mi serim düşmüş derdine
Savururken saçlarını sırtına
Sen hangi tahta ece oldun prenses

O taht ki yalan eder insanı
O yalan ki yılan eder yalanı
Dolanır da belinden aşağı
O namustur talan eder adamı

Gitme dedim
Oralar puşt yatağı
Yatakları dost kaltağı
Kaltakları post' batağı
Ne dinledin ne sesim duydun
Bir tüfeğin bas sesiydin de
Sen hangi ıslığa kurşun oldun naaş'ım

Gittin
Gidilmezlere
Gitmez olaydın gittin
Giderken cümle sözlerimle
Ah be dilber
Sen hangi şiirin dizeleriydin de
Bütün imgeleri yıktın
Bütün sokakları yaktın
Ve kavgaları kavgamızı
Ve kedileri
Ve sokak çocuklarını
Ve yağmur sesli pencereleri
Ve ikindi vakti buselerini
Bırakıp da gittin

Şiirim diye gerinme
İnan ki
Çok şiirler var senden içeri'
Ve ben biraz biliyorsam bu şiiri
Ki şairim naçizane

Ve biliyorum
Ben yazmazsam seni
Sen / sen olmaya devam edersin ama
Neyse
Üstada selam olsun

Sahi sen hangi şairin şiiriydin

zaferakarsu * *

İÇSEL BİR GEZİNTİ XXIV


İÇSEL BİR GEZİNTİ XXIV

En çok
Sarhoşluğumda düşüyorsun aklıma
Bu ben de ayıp bir
Kimsesiz bir sevda gibi yalnızlığımda
Köhne bir gülüşün sessiz isyanıyla
Yürürken
Eskimiş gecenin içinde sararmış aya

Ve ben sarhoşum
Hani derler ya adam akıllı kör / kütük
Akıllı adam içer mi bunca
Körle kütük
Nasıl mana veriyorsa sarhoşluğuma yan yana
Çözemedim daha bu kafayla
İyi tarafıysa
Seni unutmadığımı hatırlıyorum ya
Yetmez mi

Arkada kalmış karanlık yanım şimdi
Samanyolu
Hera'nın göğsünden fışkıran ak süt
"Milky Way"
Yıldız yıldız Tanrı olan aşkıma
İmgeli bir şiir yazmaz mı bir t/uzak

Sussam şimdi
Bilgenin akıl dolu sözlerine bir zaman
Hep aynı melodi
Kulaklarımda tırmık tırmık
Ne rüzgarlar ninnisi
Ne umutlar körpesi
Sözleri ağır kendi notasından kırık bir ağıtın
Topal ayağına batmış kıymık

Ve ıssızın içinde söze sıkıştırılmış bir hayır
Sabahın şerrine bedel tütün ve zifir kokulu
Sitemsiz dualar yol açıklığı dilekler
Aslında umusu dönmek kurgusu bir heves
Ağır akan şafak vakti rüzgarları tutsağı
Ve savrulu saçlar incinik yürekler yangısı

Ölüme teslim duygularla gitmek mi lazım
Bilinmez soru bu / sensiz bir muamma
Acımasız bir düşünceye tapmak mı yoksa
Umursuzluk
Zayıf bir inanç uğruna çok kanmak Tanrı'ya
Bir sözle bir bakışla bir gülüşle
Kıyıdan köşeden öyle korkak öyle meraklı

Ve şair
Sözü saza çaldıran
İnanılana inanmayan
Yazdığını yapmayan Homoseksüel imgeler birliği
Yalancının teki allayan pullayan
Karayı ak yapan
Düşkünün biri düşmeye yatkın

Ve hep gitmekler yoldaşı
Papatya kokulu sabahlarda
Ama hiç gitmeyen
Aslı'han nesli'han
Yerleşik düzene yerleşen klan / boy babası
Uzaklar içi anlaşılmayan gerçek / yanılgı yakını

zaferakarsu**

İÇSEL BİR GEZİNTİ XXII


İÇSEL BİR GEZİNTİ XXII

Bilinir
Cehennemin her yanı ateştir 
Alevleri kanca çengel asılır etine
Tohumu insanda büyüyen günah 
Acıdan kırbaçları lime lime eder kanını
Tutanı bu dünyadan götürdüklerin bile' 

Bilinir 
Erkekliğin onda dokuzu kacmaktır
Biz kaçıyorduk günahlarımızın şerrinden korkusuzca'
Bir yandan da su döküyorduk altımıza
Ki zebanilerin ayakları tutulsun kaysın

Bilinir
Çok sevdaları ağlattık vakti cihanda
Ne ahların ah'ını aldık zamanda
Anlık zevklerin şeytani doruğunda
Hiç bir gözyaşına zinhar kanmadan

Bilinir
Erkeğiz yine de yiğidin harman olduğu alemden
Erkekliğimizin gücü bir kadınlara yetmiş an'a dek
"Olsun ama onlar kadındı" diye bağırdı yanımdaki
Kaçarken fosur fosur iblislerden
Bir diğeri cinsiyetini tartışırken ötekiyle

Ve hesabı getirdiğinde şef melek
Ve kimsenin iyiliği yoktu ödeyecek
Ve Allah'ın kulu yardım getirecek
Ve içimizdeki ateşi söndürecek

Ve yandık yanıncaya kadar
Yanıp köz oluncaya kadar
Dizlerimizin dermanı yetinceye kadar
Ve o ışık ruhumuza ininceye kadar
Yandık günahımız bitinceye kadar
Ve biz hep orada kaldık 
Vakti saati gelinceye kadar
Yandık

zaferakarsu * *

İÇSEL BİR GEZİNTİ XVIII



İÇSEL BİR GEZİNTİ XVIII

Bir dem bu
Gönüle düştü
Bir ateş can sıcağı
El yakan kalp közü
Ve durdu yuvasında
Ateş böceği yaktı şavkını gecenin
Ne aydınlık / kör sessizliği
Sofrası kurulmuş ziyafet
Bir yanaşma sohbetler dolusu

Şu güzel / yalnız / solda ki
Bensiz ağladı hüznüne
Kesilmiş yollar seçilmiş olmaz
Ben sabırsız arı balını arayan
Kırık ayna yankısı ben
Yüz görümü zoru / sebebi viran

Ve taş
Ne alaka Amerika'da kuşla
Her şey birbirine bağlı
Materyalist öğreti var olsun
Bu yüzden severim
Elle tutulup gözle görüleni
Sen gibi yol uzağı / yıl artımı

Bu biriktirilmiş sevda
Bir gülüş / hani gözler
Bir öpüş / hani dudaklar
Bir tutuş / hani eller
Hani

Ve aşk
Hani sen

Yoksa
Kendi denizinin dalgası mı
Saçlarına asılı rüzgarlar
Tarasan bir diyorum
Döksen eteklerinden
Ağarmış yıldızları

Bak bakalım
Mutluluk çıkmaz mı
Başına yeni bir dem

zaferakarsu**

İÇSEL BİR GEZİNTİ XVII


İÇSEL BİR GEZİNTİ XVII

"Mutlu Ölüm"

Bir şiir dilleniyor usuma
Tarihin başından bu yana
Çifte su verilmiş çelikten kılıç
Kıldan ince kaleme kör
Ne insanların eline kandil
Karanlığı gündüze boyayan
Işıl ışıl aydınlık bir şiir

Bir şiir diileniyor usuma
Üç beş imgeden fazla
Dize dize yokluğa yoksulluğa
Zûlüme zalime isyan
Amaçtan şaşmadan hedefe giden

Hz.Havva'ya nazire
Hz.Adem'e karşı Lilith'in yanında
Kabil ve Habil'e gönderme
Sümer tabletlerinden çalıntı
Hz.İbrahim'e kurban
Hz.Süleyman'a selam duran
Mısır Piramitlerinin tepesinde
Hz.İsa'yı Hz.Musa'yı bekleyen
Nihayet Hz.Muhammed'i bulan
Benliklerin çapulcu açlığında

Bir şiir dilleniyor usuma
Orta Asya'nın bağrından
Roma'dan evvel
Afrika'nın karasında
Köleliğe karşı imgesiz / düz
Cümle iyi niyetlerin kötülüğüyle
Öyle gaddar öyle cüretkâr

Nostradamus kehanetleri gibi
Mikelenjelo'dan daha zarif
Matbaayı bulduracak kadar güçlü
Ve dahi Rönesans'ı

Sonra
Çağ kapatan çağ açan
İstanbul gibi muhteşem
Koca Osmanlı'yı anlatan
Lale Devrini Tanzimat Fermanı'nı
Ardından bir/iki meşturtiyetleri
Sosyalizm güzel olmaz mıydı acaba
Ve dahi Rusya'yı İran'ı
Ve İngiltere'yi ve Fransa'yı
Ve ötekileri

Bir şiir dilleniyor usuma
O büyük Türk'ü
Atatürk'ü anlatmaya yetmeyen
Bağımsızlık özgürlük
Kurtuluş Savaşı Cumhuriyet
Aydınlanma sanayileşme
Devrimler
Cehalete sıkılan kurşunlar

İnsanın insanca yaşadığı
Kadının erkeğin bir olduğu
Emeğin sömürülmediği
Ağalara beylere namzet
Herkesin mutlu olduğu
Hak hukuk ve adaletin terazisinde
Sevgi barış kardeşlik içinde
Bir lokma ekmeğin paylaşıldığı

Bir şiir diileniyor usuma
Eflatun şafaklarda yar saçını okşayan
El ele göz göze öz öze
Vakitsiz ölümlere meydan okuyan
Acıdan ayrılıktan uzak
Karanlığın söndüğü ışığın kırılmadığı
Yanık türkülerin kanamadığı
Kocaman kocaman bir mutluluk

Bir siir dilleniyor usuma
Bir söğüt duldasında
Suyun zamansı sesiyle
Çocuk gülüşleri arasında
Yaşlanmış mutlu bir ölümle

zaferakarsu * *

İÇSEL BİR GEZİNTİ XIV


İÇSEL BİR GEZİNTİ XIV

Üstünde yani
Göğsümün tam içinde
Bir fırtına boran 
Kar sıkışmış yürekte
Buz kesen atışlar

Tahta kurusu sözcükler
Ötesi yok sonrası sensizlik
Bitmiş alazlar yorgun
Ocakta ateş külünde
Zamanı yakan sessizlik

Gün bitimi
Ümitsiz hayaller
Bir korku 
Çatallı yalan ıslağı
Bilindik yılan ıslığı
Ayrılık çanları kulak küpesi

Elimde hani
Kefen bezi bir beşlik
Göz önüm 
Karanlık k/arası
O zakkumlu kalp tutması
Yorgun bir havayla ünlenen 
Çaresiz gidişlere
İnleyen bir ağıt ki ölüm

zaferakarsu**

İÇSEL BİR GEZİNTİ XIII


İÇSEL BİR GEZİNTİ XIII

gözlerim kapandı, kirpiklerden
çocukluktu aktı gitti, derinden
bir kaya gölgesinde ,topraktan
çok nefesler of çektim,yürekten

hiçlikte yankılanan baş dönmesi
avare bulutlara dem tutan sarhoşluk
esneyen ağzıyla koca gökyüzü,gülmekli
keskin dişleriyle gün dönümlerinde
zamansız bir yağmurla yüzüme,ne zalim

sen düşüyorsun aklıma
gelincik tarlası içinde, yaz başı
ellerin düşlerini savuruyor göklere
bir mavilik kuşanmış gözlerin,umutluk
bahtiyarım o demlerde, her yanım mutluluk
..........
gözlerim kapandı,kirpiklerden
yıldızlardı yanıp sönen,bir titrek
karanlıklar içinde çıplak beyazlık
çok anılarla kanayan,bir yürek

dökülüyor tane tane yerlere tuz
sızlayıp al yanaklardan koşarak
yaralı ördek tüy döküyor havaya
kadeh kırılıyor aynada gözyaşları
hüzünlü bakışlarla parçalanmış ay ışığı

sen düşüyorsun aklıma
ezelsiz bir güneş yakıyor gün vakti
denizlerde tuzlanan taş sabırları
el taştan göz taştan söz taştan
ah be tanrı diz çöksem olmaz mı baştan

yıl uzamı yol uzağı bir sevda közün
kumsala kazılıyor mezarı üstü deniz
el parmak tırnaklar kırık,küreksiz
ve hayat hep bir dizesi eksik şiir
ve bir eksiği çokların iç yalnızlığı
gölgeler dünyasının esrik rüzgarı

gözlerim kapandı,kirpiklerden
gitmeklerdi,küllenip k/özlenen ateşle
kabaran dalgaların oynak köpüklerinde
kış büyüten terlemiş bir yaz sonu
binipte gecenin o kara sandalına, gitmekler

"şimdi
açsam kimsesiz gözlerimi bir yeni
yeni bir hayat başlar mı bana
ağulardan süzsem yaşları mı bir
bir mutluluk daha yaşar mı ömür"...

zaferakarsu**

İÇSEL BİR GEZİNTİ XII


İÇSEL BİR GEZİNTİ XII

Ve yağmurlar basar gözleri
Kanarsın kirpiklere sessizden

Sonra aşık olursun
Olmaz bir sevdanın zoruna
Gecelere yazılan ıssızlık

Bir sarhoşluk siner başına
Yüreğine çöken tuzlardan
Kimseler demeden
Düşer eski'si düşüne
Kimlerin yastığına duş'
Yanarsın yanar
Anlayan anlarda
Olmaz ki sana eş

Sen sus yine de
El alem duymasın
Çorba icer misin
Bastırır ana/sonu

Zaten kimsesizsin
Yalnızlık bile uzak yalnızlığına
Dağ yelisin saçlarda çıngırak
Kuş sesli ağlamaklı kulak
Yağmur olsan ne fayda
Her yerin kurak
Ben ağlarım
Yol ağlar
Zaman gözyaşı

Sus artık
Ben sana şarhoşum
Seninse gözlerin kaymış
Yorgunsun dünden
El yorgun
Diz takatsiz
Dil biçare
Sözden kırık
Sazdan uzak
Özden yok
Git gittiğin ıraklara
Ne umar ne bulursun
Zümrüt-ü Anka'dan beri
Ulu bilge bırakmış zaten bilgeliği
Kaf dağının ardı kendi derdinde
Enflasyon bin
İnsanlık on para
Kal desem kıyamam faizin çok
Git desem ederin ağır
Nasıl da sus'um sana
Teşnesi canıma

Sarhoşum ya sen sarhoşu
Nasıl anlatsam
Ben aşk-ı tanrı varıyım
Nereden bilecekler
Ben sana kovulsam da
Hiç gitmeyen yarıyım

Ne olur duymasın el alem
Ben sana en yakın
Ben sana
El tutması
Göz yakması
Söz utam'ı
Öz sevdası
Ateşten közden külden artanı
Sağa sola bölünmeyen
İkisi bir' etmeyen
Kefen bezi ve arşını
Kıble-i yön
Dua-ı kabul
İtiraf-ı ihanet
Biraz sosyalist
Aslında faşist en çok
Sana küs bana dargın
Yaz yalanı bir yorgun
Yürek pası
Yoklar yası
Ses kıvrımı
Göz kaçımı
Çok çiçekler sarısı
Ne yeşiller kurusu
Yürekte çürüyen aşk kırmızısı

Git artık ben uzağı
Yoruldum sana
Telden dilden bir uzam
El vedası ses yitimi bir edep
Bir koca boşluk her yanı hiçlik
Hiç bir renge bakmayan

zaferakarsu * *

İÇSEL BİR GEZİNTİ XI


İÇSEL BİR GEZİNTİ XI

Yağıyor başıma gök bulutlar
Çok bilinmeyenli denklem ilahi
Doğa gereği sebepli sebepsiz
Kaç bin kere çözülmüş formül
Hangi aşkı bütünledi sorunsuz

Yaban kazları güneyde düzlemsel
Sonbahar yolları ne sararmış / kuru
Kimsesiz gezen ıssız aşıklar çapraz
Benimse yüzüm eğik
Kaçak bakışlı bir utangaç
Kanatılmış sözcükler akıyor iç salgını
Kandırılmış düşlerimin naçar isyanı

Sus bir şey söyleme
Her yanım yıl yorgunu nefesim kesik
Gözlerim yalanlar körü olmuş ne acı
Gecede polis fırfırı gecede çakal sesi
Kim umuru gitmişliğin kimin neyi yokluğun
Ben karanlık boyu yutkunmalarla hiçlikte

Arka bahçede sabah turluyor bir keyif
Çocukluktan kalma bir sevda / dairesel
Işıksız bir ev gibi kanıyor gecesine
Rüzgarına yanıyor savrulmayan yaprak
Kendi ölüsüne ağlıyor kefensiz toprak

Biliyorum
Ölümün bittiği bir yer vardır buralarda
Emr-i haktır yaşamak bir el en baştan
Bütün yoklukları kuşatıpta her yandan
Aşk ile korkmadan yağmurdan yaştan

zaferakarsu**

İÇSEL BİR GEZİNTİ IX


İÇSEL BİR GEZİNTİ IX

ve yağmurlar basar gözlerimi
sen kanarsın kirpiklere sessizce
akşam yakar gündüzleri
ben kıyıda 
ben yıllanmış acemi
kan kokusu 
uzaktan kanar düşüne
gitmek ne uzak yıllara 
elden uzak ayak yorgunu 
sen kokusu

yalnız bir eylem benimkisi
o partiden uzak 
bu partiye külliyen
ne sağcı ne solcu abi ya 
futbolcuyum futbolcu
sağ hafta 
sol ayağım ülküce
ille de sol 
sağında felsefenin...

sonra aşık olurum 
olmaz bir olmazın oluruna
fesatlık desem değil gerçeklik
valla yok bende bir puştluk
"o dedi öyle baştan 
yok dedim ama"
ateşle suyun birleşimi inanın

intihar ederler zamane bunlar
buzuna tozuna bakmazlar
gün de açarlar taçlarını
üçten beşten geçerler
lafı edilmez sözlerin vurgunu
gecelere yazarlar ıssızları...

sonra sarhoş olursun 
gözlere biriken dalgalardan
kimselere sormadan
düşer düşüne eskisi
kimlerin yastığına eş olan
yanarsın yanar 
iç alevi bir ateş
anlayan anlar da 
olmaz ki sana eş...

sen sus yine de
el alem duymasın
çorba içer misin 
yanaklarından kırmızı kellenin
bastırır ana/sonu 
belki de babasını
sahilde vurulan dalga 
inler yalnızlığına...

sen zaten kimsesizsin 
yalnızlık bile uzak
dağ yelisin saçlarda çıngırak
kuş sesisin ağlamaklı kulak
yağmur olsan 
ne fayda yorgun kirpiklere
cehennem dibinden geliyor ya ulak
ben ağlarım 
yol ağlar 
toprak göz yaşı...

haydi sus 
bak sarhoşum ben
senin gözlerse çoktan kaymış
sen yorgunsun 
el yorgun 
dil biçare
sazdan uzak 
sözden ırak 
özden yok
git gittiğim uzaklara
ne umarsın ne bulursun
zümrüt-ü ankadan beri
ulu bilge bırakmış bilgeliği zaten
kaf dağının ardı kendi derdinde
enflasyon bin para
faiz artmış insanlık on para
kal desem kıyamam faizin çok
git desem yanarım ederin ağır
ne desem susum 
sussuzluk canıma...

sarhoş kafası işte
kim anlar ki 
ben aşk-ı tanrı varıyım
nereden bilecekler
ben sana kovulsamda 
hiç gitmeyen yarıyım...

şıışştt
duymasın el-i alem
ben sana en yakın
el tutması
göz yakması
söz utamı
öz sevdası
ateşten közden külden artanı
sağa sola söylenmeyeni
kefen bezi ve arşını
kıble-i yön
dua-ı kabul
itiraf-ı ihanet
biraz sosyalist 
aslında faşist en çok
bir kızgın sevda
sana küs bana dargın
yaz yalanı bir yorgun
yürek pası
yoklar yası
ses kıvrımı 
göz kaçışı
çok çiçekler sarısı
ne yeşiller kurusu
yürekte ç/ürüyen
aşkın meyvesi...

git artık ben uzağı
yorgunum sana
telden dilden bir uzam
göz vedası
ses yitimi bir edep
kendi içine kanayan yara
kara delik misali bir boşluk
hiç bir renge b/akmayan...

zaferakarsu**

İÇSEL BİR GEZİNTİ VIII



İÇSEL BİR GEZİNTİ VIII

Ben mülteci şair
Kılı kırk yaran sözlerle
Ruhunu yıkamak derdinde
Ellerimde kırılmış kalem çoktan
Ak kağıtların sessiz düzünde

Çok yürekler eskitmiş ben
Mülteci şair
Gözlerimde incir yaprakları
Baştan aşağı bir arsız
Ne çiçeklere konan arı bir
Kimine hovarda kimine pir
Yolların yılların ustası
Hayat cem'inde türkü türkü

Uzakta
Şişman bulutlar
Ve kuru bir rüzgar
Altında usülsüz sıralı dağlar
Üzümleri şarap ezili kızlar bakmaklı
Şüphesiz en yağız adama çifter göz

Ben mülteci şair
Sözü edilmeyen
Adı bilinmeyen
Sararmış dizelerin vurgunu
Geri dönmeyen su gibi
Vadesine yatan gündüz
Aşk yorgunu
Emin adımlı bilgelik bir

Ne sabah güneşleri artık
Ne o güneşlere gülen kuşlar
Ne de masmavi bir gökyüzü
Daha çok kendi dem'inde esen yel
Göz kapatan el
Söz büyüten öz
Ve yürek/ acılara köz

Artık gitmek istiyorum
Güneşe bağlanmış umutlardan
Şemsiye açmış göğün gölgesinde
Sevmenin sabrı öğrettiği yerlere

Elimde bir el
Başımda bir yel
Kanımda bir sel
Gel sevdiğim gel

Ben şair mülteci olanı
Siyaseten zaten idamlık
O değil de ağırı
Zor gelen olmaz sebeplerden
Yitik sevdaların suçlusu

Kovulmuşum dizelerimden
Vurulmuşum şiirlerimden
Ondandır böyle susmalarım
Ondandır böyle deli yazmalarım
Bir mavi gerek bana
İçinde bir de güneş
Bulutları yırtarak gülen

Ben mülteci şair
Elimde bir el
Başımda bir yel
Kanımda bir sel
Gel sevdiğim gel

zaferakarsu**


İÇSEL BİR GEZİNTİ VII


içsel bir gezinti VII

en çok 
sarhoşluğum da düşüyorsun aklıma
bu, ben de ayıp bir
kimsesiz bir sevda gibi yalnızlığımda
köhne bir gülüşün sessiz isyanıyla
yürürken, eskimiş gecenin içinde sararmış aya...

ve ben sarhoşum 
hani derler ya adam akıllı,kör kütük
körle kütük ne mana veriyorsa yan yana
sarhoşluğuma
çözemedim daha bu kafayla
iyi tarafı sarhoşluğun 
seni unutmadığımı hatırlıyorum ya
yetmez mi
arkada kalmış karanlık yanım şimdi
samanyolu 
heranın göğsünden fışkıran ak süt
"milky way"
yıldız yıldız tanrı olan aşkıma
imgeli bir şiir yazmaz mı bir t/uzak...

sussam
bilgenin akıl dolu sözlerine bir zaman
hep aynı melodi kulaklarımda tırmık tırmık
ne rüzgarlar ninnisi, ne umutlar mavisi
ve ıssızın içinde söze sıkıştırılmış hayır
sabahın şerrine bedel tütün ve zifir kokulu
sitemsiz dualar, yol açıklığı dilekler
aslında,umusu dönmek kurgusu, bir heves
ağır akan şafak vakti rüzgarları tutsağı
ve savrulu saçlar, incinik yürekler yangısı...
.........
ölüme teslim duygularla gitmek mi lazım
bilinmez soru bu sensiz bir muamma
acımasız bir düşünceye tapmak mı yoksa
umursuzluk 
zayıf bir inanç uğruna çok kanmak tanrıya
bir sözle, bir bakışla, bir gülüşle 
kıyıdan, köşeden öyle korkak, öyle meraklı...
.........
ve şair
sözü saza çaldıran
inanılana inanmayan
yazdığını yapmayan bir homoseksüel
yalancının teki allayan pullayan 
karayı ak yapan
düşkünün biri düşmeye yatkın
ve hep gitmekler yoldaşı
papatya kokulu sabahlarda
ama hiç gitmeyen aslı/han, nesli/han
yerleşik düzene yerleşen klan boy babası
uzaklar içi anlaşılmayan gerçek, yanılgı yakını ...

zaferakarsu**

İÇSEL BİR GEZİNTİ VI



İÇSEL BİR GEZİNTİ VI
A

Başı dönüyordu dünyanın / ne gam
Eksen kayması bir deprem olmaklı
Kendinden geçmekli sarhoşluk
Lacivert saçlı deniziyle coşmaklı

Sayrılı bir güne uyanmaklı vedalar
Gök ağrılı / gök mavi duruluk
Sevdaları sonsuzu ayırmaklı
Ayık bir olta kadehte balık avlamaklı
Toprak ağır kabuğuyla sabır sessizi
Canlı cansız her varlığı içine almaklı
Zaman yaman hırsız / ömür çalmaklı

B

Sen ey ömür parçası / yaz gülü
Andığın oluyor mu hiç
Yastıkta kuruyan terlemeleri
Ya ellerimde ezilen göğüs tepeleri
Hala diken gibi deliyor mu gökleri
Güneşin koylarında gezerken gözlerimiz
Ayın sarısına sarınırken esrik tenlerimiz

Bak yıllar eskidi üstümüze
Yaşlar kemale erdi erecek
Bu ayrılıktan ne geçti elimize
Hiçliklerden hiçlik kaldı payımız

Ben vurdum anason kokulu gecelere
Sarımsak destekli işkembe-i kübralarda
Sen yalan ışıklı loş kadehlere dolmaklı
Altın kakmalı çakma tahtlara oturmaklı

Sonrası özlem kokulu pişmanlık karası
Sonrası hüzün bakışlı kirpikler yarası
Neyin inadıydı bu yabanlık / bu kaçmaklık
Hangi arayışın vızıltısıydı kulaklarda kabaran
Nasıl bir öfkeydi o gitmekler / sebebi haksızlık

Artık
Dört yanımız kış / gözlerimiz ayaz kesiği

C

Oysa 
Güneşi koparacaktık göğünden
Gömecektik kalbimize bir ateş iki parça
Sallanacaktık çengeline ip atıp ayın
Yuvalar yapacaktık kuşlara bir orman
Dem tutup bulutlara 
Yağmur yağmur akacaktık çöllere
Ne oldu düşlerimize

Şimdi 
Uzak bir elde hicran
Uzak yerde bir hüzzam

Seni bilmem ama
Ben yanarım izbede açan her çiçeğe
Her sabah yalnızlığa kanayan

D


zaferakarsu**

HOŞÇA VE DOSTÇA


HOŞÇA VE DOSTÇA

Bülbül şarkı söyler ince dalında
Baharda güllerin alı hoşçadır
Figanı ahuzar bahçe bağında
Söyleyen dillerin balı dostçadır

Güneş ışık açar göğün bağrında
Gecede mehtabın şavkı hoşçadır
Karası dağılır yüce dağında
Sevenlere Hakk'ın aşkı dostçadır

Akıl desen bir eksiktir başında
Dostların verdiği salık hoşçadır
Rüzgara kapılsan gençlik çağında
Atanın verdiği akıl dostçadır

Yaman bir yokuştur hayatın yolu
Çekilen çilenin özü hoşçadır
Dünyanın düzeni kalleşlik dolu
Yoldaşın baktığı gözü dostçadır

Aşık bir abdaldır gezer yollarda
Bakışı kıbledir közü hoşçadır
Türküsü ünlenir kara taşlarda
Havası başkadır sözü dostçadır

İnsan bir zamandır yaşar yıllarda
Mazisi hatıra anmak hoşçadır
Sevdası yazılı gökte yıldızda
Ateşten bir canda yanmak dostçadır

*zaferakarsu** RÜZGAR GÖÇÜ

9 Ocak 2018 Salı

ESMER KADER


ESMER KADER

Ah kadın suskun Anadolu güzeli
Saçların yanık gündüzden
Tarla bağ bahçe / köy yeri bu
Mançık içi kalçalar bile kara
Ev hali çoluk çocuk yemek

Yatma vakti ay doğmadan daha
Memelerine çöken nasırlı ellere 
Hayır deme şansın yüzde kaç
Bir kardeş daha gelmeli çocuklara 
At nalından bir dilekle erkek mi erkek
Bacaklar ayrılır yorgun bir ağırlık üstünde
İşlevsel işlevini tamamlar bir nefes
Aklında ilk doğumun mutlu sancısı
Sanki önü seçmeli cennet bahçesi

Çarşafsız döşekte kanayan susuşun
Ölmüş çiçeklerden bir kuru örtü gibi

zaferakarsu**